Kaldığımız ev yani Hasan dayımın evi Seyyid Bilal hazretlerine ve Sinop merkezine çok yakın.
Biz de araba yerine yürüyerek dolaşmayı tercih ettik.
İlk olarak Seyyid Bilal hazretlerinde öğlen namazımızı kılarak Sinop turumuza başladık.
Peygamber efendimizin (aleyhisselam) torunu Hazreti Hüseyin'in (radıyallahu anh) torunudur.
İstanbul M.S 675 te Ömer ibn-i Abdülaziz tarafından kuşatıldığındaSeyyid Bilal hazretleribu kuşatmadaki gazilere yardım etmek amacıyla orta asya dan gönüllü türk savaşçıları sağlamıştır.
Kardeşi seyyid Ali Ekber hazretleri de bu savaşçıların arasına katılmıştır.
Bu gönüllü savaşçılar birliği karadeniz kıyısındanİstanbul a hareket etmiştir.Ancak kötü hava koşulları nedeniyle Sinop limanına girmek zorunda kalmıştır.O günün şartlarına göre vergisini ödemiştir ve Sinop ta geçici olarak kalacaktır.
Bu günki Alaaddin camiinin olduğu yerde yorgun ve hasta askerleriyle konaklayarak dinlenmeye çekilmiştir.Sinop tekfuru ve askerleri onları gözleyerek izlemiş ve durumlarından kuşkulanmıştır.Bu kuşku üzerine tekfur ve askerleri bir gece baskın düzenlemişler.Türk askerleri bu baskına karşı koymuş ancak sayılarının azlığı yorgun ve hasta olmaları sebebiyle şehid olmuşlar.
Çevresi tekfur ve askerleriyle sarılan seyyid Bilal hazretleri düşmanı yararak birliğiyle bu baskından sıyrılmak istemiş.Bu sırada bu gün hükümet konağının bulunduğu semtte,meydan kapısından şehri terk etmek üzere çarpışırken,çatışmanın en şiddetli anında tekfurun bir kılıç darbesiyle başı düşmüş ve hemen kesik başını koltuğunun altına alarak şu anda türbesinin bulunduğu yere gelmiştir.Olay orada bulunanlar tarafından hayretle izlenmiştir.
İnanılması güç bu olayı göen ahali ve tekfur bu durumdan rkerek şaşırmış ve korkmuşlar.
Tekfur hemen çatışmayı durdurmuş ve böyle ulu bir kişiyi öldürdüğü için pişman olup yaralı müsliman savaşçılara iyi davranmış ve şehidlerin islam geleneklerine göre gömülmesine izin vermiştir.
Tekfur neden olduğu bu acılı olaydan o kadar pişman olmuş ki '' ben ermiş bir kişiyi öldürdüm Allah'ın beni affetmesi için Seyyid Bilal hazretlerinin üzerine bir çatı örtülsün ve onu görmek isteyenler beni çiğneyerek geçsin,belki zaman affolurum''demiş ve öylede yapılmış.Tekfur öldüğünde türbenin giriş kapısına gömülmüştür.
Bu olaydan 539 yıl sonra m.s.1214 yılındasinop kesin olarak türklerin yönetimine geçtiğinde türbe selçuklu mimarisine göre yeniden yapılmış ve türbenin giriş kapısının yeri değiştirilmiştir.
Seyyid Bilal hazretlerinin askerleriyle konakladığı yere de Aladdin camii yapılmıştır.
bu tekfurun yattığı yer yani eski giriş kapısı.
ve Alaaddin Camii
Seyyid Bilal hazretlerinin türbesinin olduğu camii de bir de burası yani hatunlar türbesi var.
Türbelerle başlamışken şimdi de Mahmut Kefevi hazretlerini ziyaret edelim
Mahmud kefevi hazretleri osmanlı alim ve velilerinden.
Bir gece Mahmûd Kefevî hazretleri, rüyâ ile mânâ âleminde Resûlullah efendimizin huzûr-ı şerîflerine girdi.Mecliste hazret-i Ebû Bekr, hazret-i Ömer, hazret-i Osman ve hazret-i Ali ile Eshâb-ı kirâmdan bâzıları da hazır bulunuyorlardı. Edebe riâyet ederek onlara selâm verdi. Her zaman kıldığı namazın tâdil-i erkânını efendimize arz etmek için önlerinde kıbleye karşı namaza başladı. Hazret-i Ali, Mahmûd Kefevî'nin bu davranışına karşı çıkıp böyle yüksek bir meclise katılmayıp, nâfile namaz kılmak edebi terketmek değil midir? diye dokunaklı söz söyledi. Peygamber efendimiz hazret-i Ali'ye hitâben; "Yâ Ali! Sen ona îtirâz etme. Onun maksadı namazın tâdil-i erkânını hakkıyla edâ edip edemediğini ve kusurunun olup olmadığını bize göstermektir." buyurdular. Mahmûd Kefevî, Peygamber efendimizin huzûrunda iki rekat namaz kıldı. Tâdil-i erkanla kıldığı diğer namazları da Peygamber efendimizin hüsn-i kabûlüne mazhâr oldu.
Mahmûd Kefevî hazretleri ömrünün sonuna doğru bir gece rüyâsında Resûlullah efendimizin mübârek cemâliyle müşerref oldu. Tam bir edep ve tevâzû ile önlerine eğilip; "Yâ Resûlallah! Size olan iştiyâkım, sevgi ve muhabbetim, haddinden fazla oldu. Acabâ yakın zamanda bu berbat dünyâdan ve bu zahmet çekilen yerlerden kurtulup, Allahü teâlânın izniyle yüce hizmetinize kavuşmam nasîb olacak mı? Yoksa daha bu dünyâ evinde nice zaman kalıp ömrüm hasretle mi geçecek?" diye sordu. Peygamber efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem de; "Bu husus beş bilinmeyen husustan biridir. Allahü teâlâ onları kimseye bildirmedi. Senin ömrün benim ömrüm gibi." diyerek kinâye ile cevap verdiler.Mahmûd Kefevî hazretleri, Peygamber efendimizin buyurduğu gibi, altmış üç yaşına geldiği zaman 1581 (H.989) senesi Ramazân-ı şerîf ayının üçünde Pazar gecesi vefât etti. Sevenleri tarafından techiz edilip, kefenlendikten sonra yaptırdığı Kefevî Câmiinin avlusunda mihrâbın önünde defnedildi. Osmanlı Müellifleri adlı eserde Mahmûd Kefevî'nin İstanbul'da vefât ettiği bildirilmişse de bunun başka birisi olması gerekir.
burası da yeşil türbe
Kim tarafından yapıldığı ve mimari belli değildir.
sandukaların biri erkeğe diğerleri kadınlara aittir.
bu da isfendiyar oğullarına ait olduğu sanılan kabirler...
Türbe ziyaretlerimizi yaptık aslında sırayla yürüdük biz seyyid Bilal hazretlerinden sonra
dolaşırken bu eski eve rastladık
yoldan geçen bir teyzeye sorduk ve yaklaşık olarak 100 yaşından fazlaymış bu ev
ve bu da eski bir konak
gördüğünüz gibi balatlar kilisesi
bizanslilar tarafından 660 yılında yapılmış.
içeri de kazı yapılıyordu fotograf çekmemize izin verilmedi dolaşanlar arasında bir kadın kayınvalidesinin çocukluğunun buralarda geçtiğini ve burasının eski bir mezarlık olduğunu söyledi.
Zaten kazılarda kuru kafalar ve kemikler çıkarılıyordu.
Sırada etnografya müzesi var...
arkadan görünüş
önden görünüş
bahçeden bir kare
aslında bunların ne olduklarını babam anlatmıştı ama ben o an not almadığım için unuttum:(
Müzenin dışını gezdiğimiz yeter hadi içeri buyrun:
önce gelin odasını gezelim
gelin sandığı
şimdide kına gecesine veya düğün ertesi eğlencesine gidelim ne dersiniz?
evin kadını kahvesini içerken hizmetlisi evin küçük kızının saçları tarar
konagın ağası başoda da nargilesini fokurdatırken
misafiri karnını doyurur
diğer tarafta ise kömür ateşinde miss gibi kahve pişer
diğer odada ise vakit namazını eda ederler
bir başka oda da ise dokuma tezgahı
ve bilumum aletler
sandıkdaki peşkirleri dokumak için
bunları avdan köyünden bilmem kim hibe etmiş müzeye
aba eğer v.s.
konağımızın dedesi ve nenesi
bunlarda sinop yöresel kıyafetler
şimdi de mutfaktayız
kazanlar v.s
süzgeçler,tencereler, v.s
Evet müze gezimiz sona erdi çok fazla fotograf ve gezecek bir çok oda vardı buraya ancak bu kadarını ekleyebildim gerisini gidip bence siz kendi gözlerinizle görün.
Sırada tarihi cezaevi var.
cezaevi girişinde biletleri alıp içeri girdiğiniz de ilk önce çocuk ıslah evi var
bir zamanların cezaevi arabası
bu yerde gördüğünüz zincirler ayaklara
bunlarda kollara takılıyor
insanın aklı almıyor:((
parmaklıklar ardında dizisinin de figüran olarak annemin teyzesinin kızı Gülsüm teyzem de rol almış
o söyledi burası makyaj masalarıymış
buda dizinin çekildiği koguş
en azılıların disiplin suçu işleyenlerin konulduğu yer
sadece bu kadar arkada bir de tuvalet var
su almış koguşlar
aşılmaz surlar
hamam
ve son sözler...
nasıl yararlı olarak dönülürse insan çarpılır ya...
bu da dışardan surların görünüşü
Cezaevinden sonra sahilde bir tur atıp doğru Sinop a özel tekne almaya Ayhan kotraya gittik.
merkezdeki Ayhan kotranın papağanı
birbirinden güzel tekneler hepsine hayran oldum...
Sinop cezaevinde yatan bir mahkum başlamış kotra yapmaya.Tahliye olunca da devam edip öğrenci yetiştirmeye başlamış işte bu öğrencilerden biri büyüyünce devam etmiş kotra yapmaya ve bu işi büyütmüş.
Şu an Sinop taki en meşhur kotracı...
Arkadaşlara ve kendime aldıktan sonra eve döndük.
Ayaklarımızda derman kalmamıştı artık neyse ki Hasan dayının dünürü yetişti imdadımıza arabayla gelip aldı bizi.Yemek yedikten sonra dinlenmek yerine bu sefer de Sinop un meşhur ada burnu na çıktık.
Hani haritalarda gördüğünüz buruna.
gece olduğu için fotograflar çok kalite çıkmamış
bir de çoğunda biz varız o yüzden sanırım bir tane foto yeter.
ve ada burnundan sahile indik Sinop un gecesi çok güzeldi.
bu fotoda gördüğünüz testi kale yazısı denen bölgede yapılan kazıda çıkmış.
şimdi sahilde sergileniyor.
Sahilde bir de Barış Manço parkı var.Fotografını çekmedim ama yanlış hatırlamıyorsam rahmetli Barış Manço nun nasihatleri vardı.
İşte böyle 2. günümüz renkli eğlenceli ama çok yorucu geçti.
(düşünün bir de yarın erfelek şelalerini tırmanacağım:))
harika resimler bunlar yaa:)
YanıtlaSilgayet dolu dolu geçirmişsiniz hakkını vermişsiniz gezinin bende gitsem anlatacak neler bulurum neler:)annmelerin tatilinden anlattıkları senin yazdıkların derken ben herkesten çok gitmişe dönücem yakında:)
maşallah ziyaretleri ihmal etmemişsiniz negüzel Allah kabul etsin dualarınızı...
cezaevi çok ilginçti.korku filmi gibi...
YanıtlaSiltuğbacım inş. en kısa zamanda sana da nasip olur gitmek,insanın memleketini görmesi çok farklı bir duygu.hem de bu kadar güzel bir memleketi...
YanıtlaSilbenden dua istiyen herkese de dua ettim...
nurancım korku filmlerini aratmayacak kadar korkunç içerisi zaten aklın duruyor suçlu bile olsa bir insana böyle bir muamele yapılır mı diye...
Dört yılımı orda geçirdim,öğretmen lisesinde.çok sevdim sinopu,güzel,küçücük,şipşirin bir şehir.çok güzel anılarım var oraya dair.maziye gezi gibi oldu bu fotolar.benim sayfamda da var sinop fotoları,geçen yıl aynı günler ben de oradaydım,ağustosta:)
YanıtlaSil