Film daha vizyona girmeden önce bu filmi mutlaka izlemek gerek diye altını çizmiştik.
16 şubatta vizyona girdi o günden beri neredeyse her akşam sinemaya gitmeye niyet edip eşimin yoğunluğundan ötürü gidememiştik.
Dün gece izledik ve sizlere sıcağı sıcağına düşüncelerimi aktaracağım.
Filmi izlemeden önce bazı tereddütlerim vardı, acaba layıkıyla anlatabilecekler miydi, yoksa muhteşem yüzyıl denen saçma sapan yalan dolan, dünyanın karşısında titrediği bir padişaha, mübarek ve cömert hanımefendilerine karşı yapılan iftiralarla dolu bir diziye mi, benzeteceklerdi...
Evet eksiklikler, yanlışlıklar vardı filmde, olmasa daha iyi olurdu tabi.
Ama hiçbiri o kadar çok gözüme batmadı, çünki bu bir ilkti ve İstanbul'un fethine odaklanmıştı.
Başarılı ve görkemli savaş sahneleri (ki bir ara kendimi 300 spartalı da sandım ) koca ordunun Allahü Ekber diye ortalığı inleten tekbir sesleri, sanki siz de orada savaşın ortasındaymışsınız hissi veriyordu.
Göğsünüz kabararak izleyebileceğiniz, iliklerinize kadar hissedebileceğiniz bir filmdi.
Dualar ve tekbirlerle top dökülürken sanki orada sizde var gücünüyle çalışıyormuşsunuz,
lağımcılarla birlikte kazma sallayıp haydin yiğitlerim diyormuşsunuz,
kule saldırısında sanki yanan sizmişsiniz,
askerler birer birer şehadet şerbeti içerken sanki yanlarındaymışsınız,
yaralıların tedavi ve bakımları yapılırken onlarla aynı acıyı paylaşıyormuşsunuz,
Fatih Sultan Mehmet Han hazretlerinin duyduğu derin acıyı, şefkati, burukluğu yüreğinizde hissediyormuşsunuz, ardında sizde sabah namazında ordunun arkasında saf tutmuşsunuz,
Ulubatlı Hasan'ın sancağı surlara dikerken vücuduna saplanan her okda sizin de canınız yanmış gibiydi...
Ya da ben böyle yoğun duygular hissettim bilemiyorum.
Eğer yalnız başıma evde izlemiş olsaydım, kesin yeri göğü inletirdim Allah Allah nidalarıyla.
Fatih Sultan Mehmed hanın arkasında dağları ovaları dolduran ucu bucağı görünmeyen koca orduyu ilk gördüğümde göğsüm kabardı, içim bir hoş oldu.
Kesinlikle izlenmesi gereken bir film diye düşünüyorum, tüm eksilerine rağmen.
Bu güne kadar tarihi sadece ders kitaplarında görmüş, kaldı ki yanlı tarih okumuş bir millet için böyle filmler çok daha önce yapılmalıydı.
Ama inşallah bundan sonra çok daha dikkat edilerek Tarihimizi gerçek bir şekilde anlatan göğsümüzü kabartan, onurlandıran filmler çekilebilir.
Filmdeki eksikler ve yanlışlara gelirsek:
Ki bunlar benim kendi düşüncelerim, tarihi her zaman çok sevmişimdir, bir kısım insanlar gibi tarihi sadece ders kitaplarında görmedim, üstelik de yanlı anlatılan bir tarihi okumadım, devamlı araştırdım ve en doğrusunu okumaya gayret ettim...
Bir kere Ulubatlı Hasan'ın Macar kızı Era'ya aşkı, olayı sadece savaşı anlatırsak belgesel gibi olur mantığıyla hareket edilmiş ve biraz tuhaf duruyordu.
Şöyle ki, emrindeki orduda namaz kılmayan ve kul hakkına giren hiç kimseyi bulundurmayan Osmanlı Sultanları kaldı ki hristiyan bir kızla gayri meşru bir ilişki yaşayan birini ordusunda barındıracak, bu hiçbir şekilde akla ve mantığa sığmıyor.
Hiç olmazsa küçük bir nikah faslı gösterilebilirdi, veya evlenmişler diye sadece sözü geçebilirdi.
Bu zaten tamamen hayal mahsulüydü...
Sonra Fatih Sultan Mehmed Han'ın hocası Akşemseddin Hazretlerinin sonradan ortaya çıkması ve onu vezirlerin çağırması yanlışdı. Çünki Akşemseddin hazretleri savaşın başından beri hep Sultan Mehmed'in yanında yakınındaydı, hatta günlerce çadırına kapanmış Allahü tealaya dua ve niyaz ederek yalvarmış çok gözyaşları dökmüştür. Ve sonunda Fatih Sultan Mehmed hanın karşısına çıkarak 29 mayıs sabahı falan yerden hücumlara başlarsan konstantiniyye biiznillah feth olunacaktır müjdesini vermiştir.
Üstelikde Akşemseddin hazretleri köse lakaplıdır, film de ise gür beyaz sakalları vardı, bu da çok iğreti durmuştu.
Yine Akşemseddin hazretlerinin fetihden önce Ebu Eyyüp El Ensari hazretlerinin mezarını gösterdiği sahne ise yine yanlıştı. Çünki fetihden sonra mezarı bulunmuş, hatta baş ve ayak ucuna Akşemseddin hazretleri kendi elleri ile fidanlar dikmiştir, daha o gece Fatih Sultan Mehmet han tebaasına ders vermek, Akşemseddin hazretlerinin büyüklüğünü bildirmek için fidanların yerlerini değiştirtmiş, ertesi gün yine Akşemseddin hazretleri gelip fidanları yerlerinden çıkarıp eski yerlerine koymuştur. Orada bulunan herkes Akşemseddin hazretlerinin apaçık bu kerametlerini görmüştür.
Ulubatlı Hasan'ın burçlara sancağı diktiğinde ağzından bir Allah bile çıkmaması, o kadar kalabalık arasında sanki Era'yı görmesi, veya onun hayaliyle şehid olması biraz günümüz aşklarına benzemişti. Kaldı ki tarih kitaplarında yakınındakilerin ağzından nakledilen gerçek ise şehadet getirmesi şeklinde ve bunu Bizanslı tarihçiler bile yazıyor.
Fatih Sultan Mehmed Han'ın çadırına kapanması ve günlerce dışarı çıkmamasında da bazı yanlışlıklar vardı, sadece elinde tesbih oyalanması, tesbih kopunca üzerine çıkıp tepinmesi bunlar gerçekten saçma duruyordu, küçük bir çocuğun bile yapmayacağı şeylerdi. Kaldi ki imanlı ve Peygamber efendimiz tarafından müjdelenmiş bir hükümdarın böyle çocukca birşey yapmayacağının bilinmiş olması gerekirdi...
Ulubatlı Hasan ile çarpıştırılan Jüstinyani ise gerçekte yaralı olarak gemisine binerek kaçmış ve yol da can vermiştir. Oysa filmde Ulubatlı Hasan ile çarpışmada ölüyor.
Topları soğutmak için, ilk kez Fatih Sultan Mehmed han tarafından bulunmuş ve uygulanmış olan zeytinyağı ise maalesef filmde geçmiyordu. Onun yerine Era'nın hazırladığı bir karışım vardı, sadece ondan bahsedildi.
Fatih Sultan Mehmed Han fetihte kullanılan topları bizzat kendi çizmiştir ve Osmanlı da birçok topçu ustası vardır, bunlar dururken işin içine aşk da karıştırmak için sadece Urban ustadan bahsedilmesi ve topları onun çizmiş gibi gösterilmesi de bence yanlıştı.
Filmde bir de maneviyat eksiliği vardı ki, leşker-i gaza, leşke-i duaya muhtaçdır.
Yani gaza ordusu, dua ordusuna muhtaçdır. Filmde ise tek bir kare bile bundan bahsedilmedi.
Sadrazam Çandarlı Halil Paşa başlarda fethe karşı çıksada sonra canla başla fetih için çalışmışdır, oysa ki filmde başından beri fethe karşı çıkan ve orduyu bölmeye çalışan biri gibi gösterilmekdedir.
Eksiğiyle, kusuruyla yine de çok güzel bir filmdi.
Tarih bilginiz varsa zaten yanlışları ve olması gerekenleri biliyorsunuz, o yüzden bunlara fazla takılmadan gidin İstanbul'un Fethinin keyfini çıkarın.
Ve bir kez daha şükredin Allahü tealaya ecdadımız ne sıkıntılar ve acılarla feth etmişler oturduğumuz yerleri. Çıkarken de aziz şehitlerimiz ve ecdadımız için birer Fatiha okumayı da ihmal etmeyin.
Yalnız film bitip salondan ayrılırken öyle birşey hissettim ki, yıllardır sinemaya giderim, sayısız film izledim, hiç birinde çıkışta böyle bir duyguya kapılmadım. Sanki Fatih'in arkasından coşkuyla İstanbul'a giriyormuşuz gibi çıktık salondan. :)
Hala izlemediyseniz hadi ne duruyorsunuz :)