Hepinizin Aşure gecesini, yazıyı yarın okuyacaklar için de Aşure gününüzü tebrik ederim, mübarek olsun.
Allahü teala bu mübarek gecelerde ve günlerde yapmış olduğunuz dualarınızı kabul, yaptığınız ibadetleri, tutduğunuz oruçları makbul eylesin.
Türkiye gazetesinde Osman Ünlü hocanın aşure gecesi ve gününün önemi ve bu mübarek zamanları nasıl değerlendireceğimiz ile alakalı bugünkü köşe yazısını burada sizlerle paylaşmak istiyorum...
Mübârek gün ve geceleri ihyâ etmek | ||
Dinimizde, Cuma, Arefe, Bayram, Kadir, Berât, Mi’râc, Aşûre, Mevlid ve Regâib gecelerinde ibâdet etmek çok sevaptır. Rıyâd-un-nâsıhîn kitâbında buyuruluyor ki: “Büyük İslâm âlimi, imâm-ı Nevevî hazretleri, Ezkâr kitâbında, ‘gecenin oniki kısmından bir kısmını yani bir sâat kadar ihyâ etmek, Kur’ân-ı kerîm okumak, namâz kılmak, duâ etmek, bütün geceyi ihyâ etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir’ buyuruyor. İbni Abidînde de böyle olduğu anlaşılmaktadır.” Hakâyık-ı manzume kitabında da; “Fıkıh kitâblarında sâat demek, bir miktâr zamân demektir. İmâm-ı Nevevî, Şâfi’î mezhebinde müctehittir. Hanefî mezhebindekilerin de, geceleri, böyle ihyâ etmeleri uygun olur” denilmektedir. BU AYIN EN KIYMETLİ GECESİ Aşûre gecesi, Muharrem ayının onuncu gecesidir. Muharrem ayı ise, Kur’ân-ı kerîmde kıymet verilen dört aydan biridir. Aşûre gecesi, bu ayın en kıymetli gecesidir. Allahü teâlâ, birçok duâları Aşûre günü kabûl buyurdu. Âdem aleyhisselâmın tövbesinin kabûl olması, Nûh aleyhisselâmın gemisinin tûfândan kurtulması, Yûnus aleyhisselâmın balığın karnından çıkması, İbrâhîm aleyhisselâmın Nemrûdun ateşinde yanmaması, İdrîs aleyhisselâmın diri olarak göğe çıkarılması, Yâkûb aleyhisselâmın, oğlu Yûsuf aleyhisselâma kavuşması ve gözlerindeki perdenin kalkması, Yûsuf aleyhisselâmın kuyudan çıkması, Eyyûb aleyhisselâmın hastalıktan kurtulması, Mûsâ aleyhisselâmın Kızıldenizden geçip, Firavunın boğulması ve Îsâ aleyhisselâmın vilâdeti, doğumu ve yahûdîlerin öldürmesinden kurtulup, diri olarak göke çıkarılması hep Aşûre günü oldu. Nûh aleyhisselâm gemide aşûre tatlısı pişirdiği için müslümânların Muharremin onuncu günü aşûre pişirmesi ibâdet olmaz. Muhammed aleyhisselâm ve Eshâb-ı kirâm böyle yapmadı. Bugün aşûre pişirmeyi ibâdet sanmak, bid’attir, günâhtır. Muhammed aleyhisselâmın yaptığı veyâ emrettiği şeyleri yapmak ibâdet olur. Din kitâblarının yazmadığı, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirmediği şeyleri yapmak, sevap olmaz, günâh olur. O gün, herhangi bir tatlı yapmak, tanıdıklara ziyâfet, fakîrlere sadaka vermek sünnettir, ibâdettir. İbni Âbidîn hazretleri; “Kirpiklere sürme çekmek sünnetir. Fakat, bunu yalnız Aşûre günü yapmak harâmdır” buyurmaktadır. Hazret-i Hüseyin Aşûre günü şehîd oldu diyerek, mâtem tutmak, döğünmek bid’attir, günâhtır. İslâmiyyette mâtem tutmak olsaydı, Aşûre günü değil, Resûlullah efendimizin Tâif’te mübârek ayaklarının kana boyandığı, Uhut’ta mübârek dişinin kırılıp, mübârek yüzünün kanadığı ve vefât ettiği gün mâtem tutulurdu. Peygamber efendimiz mâtem tutmayı yasak etmiştir. Müslimde bildirilen hadîs-i şerîfte; (Mâtem tutan kimse, ölmeden önce tövbe etmezse, kıyâmet günü şiddetli azâb görecektir) buyuruldu. Müslimde bildirilen başka bir hadîs-i şerifte de; (İki şey vardır ki, insanı küfre sürükler. Birisi, bir kimsenin soyuna sövmek, ikincisi, ölü için mâtem tutmaktır) buyurulmuştur. MUHTÂR-I SEKÂFÎ’NİN HÎLESİ!.. Muharremin onuncu Aşûre günü mâtem yapmak, bağırıp çağırmak, ilk olarak hicri 65 senesinde, Muhtâr-ı Sekâfî tarafından ortaya çıkarıldığı Tuhfe kitabında yazılıdır. Daha sonra bu hâl, buna inananların arasında, bir ibâdetmiş gibi yayılmıştır. Hâlbuki Muhtâr-ı Sekâfî, bunu Kûfe ahâlisini aldatıp, onları Emevîlerle harbe sürüklemek, böylece hükûmeti ele geçirmek için bir hile olarak yapmıştır. Mâtem tutmak yasak olmasaydı, herkesten önce Peygamber efendimizin vefâtı için mâtem tutulurdu. Sonra diğer şehid edilen din büyükleri için mâtem tutardık. Bunların hepsini çok severiz, şehît edildikleri için de çok üzülürüz fakat mâtem tutmayız. Mâtem yapmayız, ammâ kalbimiz kan ağlar. Dinimizde Müslümânların, mâtem yapması ve başkalarına la’net etmeleri yasak edildiği için, mâtem yapmayız. Netice olarak, mubârek gün ve geceleri, Kur’ân-ı kerim okuyarak, duâ ederek, namaz kılarak, istiğfâr ederek ihyâ etmelidir. Din büyüklerinden âhırete intikâl edenleri de, mâtem tutarak değil, onlara duâ ederek yâd etmelidir... AŞURE GÜNÜ OKUNACAK DUA: Şeyh Şihâbüddin-i Sühreverdî’den menkûldür ki: “Her kim bu duâyı aşûre günü üç kerre okursa ölümden de emîn kılınır. Zîrâ o sene ölümü mukadder olan kimseye, bu duâyı bu veçhile okumak nasip olmaz. (Hâmiş) Duânın Latin harfleriyle yazılışı şöyledir. Mümkün mertebe, duâyı, doğru olarak Arabî aslından, orijinalinden okumalıdır. “Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdü lillahi Rabbil-âlemîn. Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme Entel-Ebediyyül-Kadîm. El-Hayyül-Kerîm. El-Hannânül-Mennân. Ve hâzihî senetün cedîdetün, es’elüke fîhel’ısmete mineş-şeytânir-racîm, vel-avne alâ hâzihin-nefsil-emmâreti bis-sûi vel-iştigâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ zel-celâli vel-ikrâm, bi-rahmetike yâ erhamer-râhimîn. Ve sallallahü ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve Ehli beytihî ecmaîn.” orijinali: |
insaallah gun ve gecesini olmasi gerektigi gibi ihya edenlerden oluruz
YanıtlaSil