Resulullah efendimizi anmak ibadettir |
Sual: Mevlid ne demektir, mevlid okumaya bazıları bid’at diyor, doğru mu? CEVAPMevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır. Resulullah efendimiz dünyaya gelince, amcası Ebu Leheb’in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah’ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartı ile, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb’in, her mevlid gecesinde, azabı biraz hafiflemektedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminlerin pek çok sevap kazanacağı buradan da anlaşılmaktadır. Hâfız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb rüyada görülüp, ne halde olduğu sorulduğunda, çok azap çekiyorum. Ancak, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor. Resulullah dünyaya gelince, müjde veren cariyemi sevincimden azat etmiştim. Bunun için, bu gecelerde azabım hafifliyor) dedi. Ebu Leheb gibi azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar.) [M. Nasihat] Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebu Bekir de, halife iken, eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin dünyayı teşrifindeki olağanüstü hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Bugün veya ertesi gün oruç tutmakta mahzur yoktur. Tutulması iyi olur, sevap olur. İslam âlimleri mevlid gecesine çok önem vermişlerdir. Hazret-i Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur. Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Hatta, Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli olduğunu bildiren âlimler de vardır. (Allahü teâlâ bir kimseye söz ve yazı sanatı ihsan ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin) hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye’de her zaman okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bu kasidenin asr-ı saadetten sonra yazılması, bid’at olmasını gerektirmez. Çünkü Resulullah efendimizi övmek ibadettir. Her zaman Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid’at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullah efendimizin dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. Her müminin Resulullah efendimizi çok sevmesi gerekir. Bu da zaten imanın gereğidir. Çok sevmek kâmil mümin olmanın da alametidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.) [Buhari] (Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.) [Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.) (Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.) [Deylemi] (Resulullahı seven de Onu çok anar.) Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve ondan şefaat isteyen Müslümanlara müşrik damgasını basıyorlar. Bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid’at diyorlar. Resulullahı övmek bid'at olmaz. Bu övgüden ancak Allah’ı sevmeyen rahatsız olur; çünkü Allahü teâlâ Onu övmektedir: (Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107] (Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.) [Sebe 28] (Senin için bitmeyen, sonsuz ecir vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin.) [Kalem 3-4] (Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor. Ey iman edenler, siz de salevat getirin!) [Ahzab 56] Erkek kadın karışık olmadan, çalgı, müzikli ilahi ve başka haram karıştırmadan, Allah rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Ni'met-ül kübrâ, Hadika, M. Nasihat) Resulullah efendimizi çok övmek, mahlûkların en üstünde olduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine delil olarak, Ahzab suresinin (Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi? Peygamber efendimiz hem habib hem halildir “Bazı kimseler, Peygamberimize Habib denmesi uygun değildir. Habib sevgili demektir. Allah’ın sevgilisi olur mu!“ diyorlar. Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselama "Habibim" buyuruyor. Habib, sevgili demektir. Sevgi ise çeşitlidir. Ormanı, çiçeği, suyu sevmek başkadır, yemekleri, meyveleri sevmek başkadır. Ana babayı, evladı sevmek başka, hanımı sevmek başka, Allahü teâlâyı sevmek daha başkadır. Bütün sevgileri yalnız hanımı sevmek gibi kabul etmek çok yanlıştır. Şimdi imam-ı Gazali, imam-ı Kastalani hazretleri gibi İslam âlimlerinden naklen Allahü teâlânın sevip sevmediği kimseleri bildirelim! Kur'an-ı kerimde mealen (Allah, onları [Eshab-ı kiramı, salihleri]sever, onlar da Allah’ı sever) buyuruluyor. (Maide 54) Allahü teâlâ şunları sever: (Sabredenleri sever.) [A.İmran 146] (Tevekkül edenleri sever.) [A.İmran 159] (İyilik edenleri sever.) [Bekara 195] (Adalet edenleri sever.) [Maide 42] (Tevbe edenleri sever.) [Bekara 222] Allahü teâlâ şunları sevmez: (Aşırı gidenleri sevmez.) [Bekara 190] (Fesadı sevmez.) [Bekara 205] (Zalimleri sevmez.) [A. İmran 57] (Kibredenleri sevmez.) [Nahl 23] (Hainleri sevmez.) [Enfal 58] Allahü teâlâ, Peygamber efendimize, (De ki, eğer, Allah’ı seviyorsanız, bana uyun ki, Allah da sizi sevsin, günahlarınızı affetsin!) buyuruyor. (A.İmran 31) Peygamber efendimiz de, (Allah ve Resulü bir kimseye, herkesten daha sevgili olmadıkça, iman etmiş olmaz) buyuruyor. (Buhari) Selman-ı Farisi hazretlerinin bildirdiği hadis-i kudside buyuruluyor ki: (Ey Resulüm, İbrahim’i halil [dost] edindiysem de, seni de habib[sevgili] edindim. Senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Sen olmasaydın kâinatı yaratmazdım.) [Mevahib-i Ledünniyye] Yine aynı kitaptaki hadis-i şerifte, (Allah, İbrahim’i halil edindiği gibi beni de halil edindi) buyuruluyor. Şu halde Peygamber efendimiz hem habibdir, hem halildir. Sevginin kuvvetli olmasına aşk denir. Mevlidde de (Habibim sana aşık olmuşam) ifadesi geçer. Bazı kimseler, nefsin şehvani arzularına aşk dedikleri için Allahü teâlânın, Habibini çok sevmesini, yani aşk ile sevmesini kabul edemiyorlar. (Mevlidin burası yanlış) diyorlar. Allahü teâlâ, en çok Habibini sever. Dinde, fazla sevgiye aşk denir. Mevlidde geçen ifade de yanlış değildir. İlahi tenzihe aykırı yeri yoktur. (Allah Habibini çok sevmez) demek yanlıştır. Sual: Mevlid kitabında, (Habibim sana âşık olmuşam) ifadesini, bazı kimseler uygun bulmuyor, hatta, Hıristiyanları seven bazı kimseler, o kısmı değiştirip okuyorlar. Bunun dinen mahzuru var mıdır? CEVAPSevginin kuvvetli olmasına aşk denir. Aşk denilince illa şehevî aşk anlaşılmamalıdır. Kitap okuma aşkı olur, parayı sevme aşkı olur. Allah aşkı olur, hocayı sevme aşkı olur, dine hizmet etme aşkı olur. Ana babaya yardım etme aşkı olur, olur da olur. Mevlitte bildirilen aşkla ilgili ifade, Allahü teâlânın habibini [sevgilisi olan Muhammed aleyhisselamı] sevdiğini bildiriyor. Elbette Allahü teâlâ habibini her şeyden, herkesten çok seviyor. Allah için niye seviyor ki denmez. Yani Mevlitteki ifade çok yerindedir. Mevlid okumak sevabdır Sual: İmam-ı Şarani, (Mevlid cemiyetleri bid’attir), İbni Abidin de, (Ölünün arkasından 7, 40 ve 52. gecelerinde mevlid okutmak ölüye işkence olur) diyormuş. Mevlid okumak niye işkence oluyor ki? CEVAPNe İmam-ı Şarani, ne de İbni Abidin hazretlerinin kitaplarında böyle bir ifade yoktur. Olsa bile, bunlar mevlid-i şerifin bid’at oluğunu göstermez. O geceleri tayin ederek ölü için Kur’an okumak da günahtır. Dinimizde 7, 40 ve 52. gece diye bir şey yoktur. Bayram günleri oruç tutmak da günahtır. Suç oruçta değil, orucu, oruç tutulması haram olan bir günde tutmaktır. Kabahat mevlidde veya Kur’anda değil, bunları yanlış yerde okumak uygun olmaz. Onların bildirdikleri dine aykırı olarak yapılandır. İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki: Minarede yakılmak için yağ adamak batıldır. Seyyid Abdülkadir’e yağ adarlar da, minarenin doğu tarafına yakılır. Bundan daha çirkini de, minarelerde Mevlid okutmayı nezrederler. Hâlbuki bu Mevlid’e çalgı katıyorlar, şarkı ve oyun gibi şeyler karıştırıyorlar. (Redd-ül muhtar) Demek ki, o günkü Mevlidlerde de, bugünkü bazı Mevlidlerde olduğu gibi teganni ve uygunsuz şeyler varmış. Onun için bu iki büyük âlime isnat edilen yazılarda, Mevlid kötülenmiyor, haram işlenen Mevlid cemiyetleri kötüleniyor. Bugün de Mevlidlere bid’at karıştırılıyor. Kadın erkek beraber oturup dinliyorlar. Böyle Mevlid okumak uygun değil demek, mevlidin kendisi kötü anlamına gelmez. Mevlid, Resulullah efendimizi övmektir ve ibadettir. |
kaynak: dinimizislam.com |
14.02.2011
![]() |
EN SEVGİLİNİN DOĞUM GÜNÜ |
13.02.2011
![]() |
KAHVE DÜNYASININ AYIBI !!! |
Bu gün eşimle biraz dışarda dolaştıktan sonra hava soğuk diye palladium avm ye gittik.KAHVE DÜNYASI nda birer kahve içelim dedik demez olaydık
.Saat 17:30 civarı oturduk...
Tam 15 dakika masamızda ki bulaşık tabak ve fincanların kaldırılmasını siparişlerimizin alınmasını bekledik.
15 dakika sonra zahmet edip masamıza buyurdular, gelip masayı temizlediler ve siparişlerimizi aldılar.
Bundan sonra başladı sinir harbi...
Aradan biraz zaman geçti eşimin kahvesini getirdiler benim kahvemi sorduk getiriyoruz dediler.
Baktık gelmiyor yine sorduk hem de bir kaç defa her defasında getiriyoruz cevabını verdiler.
Sonuçta eşim kahvesini bitirdi aradan yarım saat geçti hala benim kahvem gelmedi.
Çok sinirlendik hesabı getirin dedik hemen getirdiler ,bir de utanmadan getirmedikleri içemediğim kahvenin parasını da istediler.
İtiraz ettik hesaba hiç özür falan dilemediler bile, O kadar sinirlendik ki,kendimizi zor tuttuk.
18:30 a doğru büyük bir sinirle kalktık...
Zaten oturanların büyük çoğunluğu servisten şikayetçiydi.
Eve geldim şikayet sitelerine girdim bir sürü şikayet var haklarında ama hiçbirini incelememişler herkes boşa yazmış sanki.
Kendi web sitelerinin iletişim anket bölümüne yazmak istedim bu sefer de uzak bilgisayarla bağlantı kurulmuyor diye yazı çıkıyor.
Anlayacağız müşteri memnuniyetleri sıfır...
Sizi sadece para olarak görüyorlar...
Bir de üstelik böyle enayi yerine de konuluyorsunuz.
BUNDAN SONRA KAHVE DÜNYASINA BİR DAHA OTURMAYACAĞIM !!!
Oturmak isteyen arkadaşlarıma da ASLA TAVSİYE ETMİYORUM!!!
.Saat 17:30 civarı oturduk...
Tam 15 dakika masamızda ki bulaşık tabak ve fincanların kaldırılmasını siparişlerimizin alınmasını bekledik.
15 dakika sonra zahmet edip masamıza buyurdular, gelip masayı temizlediler ve siparişlerimizi aldılar.
Bundan sonra başladı sinir harbi...
Aradan biraz zaman geçti eşimin kahvesini getirdiler benim kahvemi sorduk getiriyoruz dediler.
Baktık gelmiyor yine sorduk hem de bir kaç defa her defasında getiriyoruz cevabını verdiler.
Sonuçta eşim kahvesini bitirdi aradan yarım saat geçti hala benim kahvem gelmedi.
Çok sinirlendik hesabı getirin dedik hemen getirdiler ,bir de utanmadan getirmedikleri içemediğim kahvenin parasını da istediler.
İtiraz ettik hesaba hiç özür falan dilemediler bile, O kadar sinirlendik ki,kendimizi zor tuttuk.
18:30 a doğru büyük bir sinirle kalktık...
Zaten oturanların büyük çoğunluğu servisten şikayetçiydi.
Eve geldim şikayet sitelerine girdim bir sürü şikayet var haklarında ama hiçbirini incelememişler herkes boşa yazmış sanki.
Kendi web sitelerinin iletişim anket bölümüne yazmak istedim bu sefer de uzak bilgisayarla bağlantı kurulmuyor diye yazı çıkıyor.
Anlayacağız müşteri memnuniyetleri sıfır...
Sizi sadece para olarak görüyorlar...
Bir de üstelik böyle enayi yerine de konuluyorsunuz.
BUNDAN SONRA KAHVE DÜNYASINA BİR DAHA OTURMAYACAĞIM !!!
Oturmak isteyen arkadaşlarıma da ASLA TAVSİYE ETMİYORUM!!!
11.02.2011
![]() |
ÇOK KIYMETLİ VE GÜZEL GEÇEN BİR GÜNDEN... |
Dün misafir ağırladım evimde.Benim için manevi değerleri kat be kat yüksek olan dostlarım geldiler .
Uzun bir süredir istiyordum davet etmeyi ama bir türlü kısmet olmamıştı,o kadar yoğunlar ki bir de onların müsait olduğu gün bana uymadı,benim müsait olduğum gün onlara uymamıştı..Sonunda bir hafta önceden dün için söz aldım dostlarımdan ve sabırla beklenen an ve gün geldi :)
Burada sık sık bahsettiğim Türkmen dostlarım ve çok değer verdiğim Kamile ablam geldiler,annemin de karşıdan (ha birde beni yazmamışsın der gücenmesin Olcay ablamın da karşıdan :) )gelmesiyle birlikte çok güzel tadına doyum olmaz bir kaç saat geçirdik.
Masamızdan bir kaç kare:
Uzun bir süredir istiyordum davet etmeyi ama bir türlü kısmet olmamıştı,o kadar yoğunlar ki bir de onların müsait olduğu gün bana uymadı,benim müsait olduğum gün onlara uymamıştı..Sonunda bir hafta önceden dün için söz aldım dostlarımdan ve sabırla beklenen an ve gün geldi :)
Burada sık sık bahsettiğim Türkmen dostlarım ve çok değer verdiğim Kamile ablam geldiler,annemin de karşıdan (ha birde beni yazmamışsın der gücenmesin Olcay ablamın da karşıdan :) )gelmesiyle birlikte çok güzel tadına doyum olmaz bir kaç saat geçirdik.
Masamızdan bir kaç kare:
Bu güzel gün için Olcay ablayla birlikte hazırlandık.
Ve sonuçta bu masa çıktı ortaya.
Dostlarım ve kıymetli misafirlerimden Kamile ablamız sağlık sorunları sebebi ile diyet yapıyor,biz de onunda rahatlıkla tüketebileceği hafif salatalar yaptık.
En önemlisi yapılan ikramlar ve yenilenler değildi tabii masanın etrafındaki kıymetli ve değerli dostlarımdı benim için.Onlar yanımda olduğunda bir parça kuru ekmek bile baklava börekten çok daha lezzetli oluyor.
Menümüzde
patatesli rulo börek
tahinli çörek
yeşil salatamızın sosunu katmadan önce fotoğrafını çekti, Kamile ablamıza yağsız servis yaptıktan sonra sosunu ilave ettik.
közlenmiş patlıcan ve biber salatası
kereviz salatası
zencefilli kurabiye
ve ilk profesyonel pasta denememiz çikolatalı pastamız
neden profesyonel pasta dediğimizi tarifini verdiğim zaman açıklayacağım :)
Güzel ve keyifli bir günü daha böylece bitirmiş olduk,
tarifleri en kısa zamanda yayınlamaya çalışacağım.
Ne dersiniz önce hangisinden başlayalım?
10.02.2011
![]() |
BİR ŞEYLER YAZDIM MI NE ??? |
En son yayımladığım postta aslında o zaman ki ruh halimi anlatmıştım.
Geçen hafta çok keyifsizdim,üst üste yaptığım bütün programlarım alt üst oldu, üstelik annem beni bekliyordu programlarım yüzünden ona gidememiştim.
En son cuma günkü programın iptal haberi perşembe akşamüstü gelince ben de bütün kayışlar koptu.
Hemen karar verdim ertesi gün anneme gitmeye, hiç yoktan iyidir pazara kadar kalırım dedim.
Metrobüsler geldi ama ben hala eski usul takılıyorum.
Eşim Harem'e bıraktı,ordan feribotla eminönüne,tramwayla zeytinburnu na,zeytinburnundan aktarma yenibosna ya,oradan da ver elini gürpınar otobüsüyle beylikdüzüne.
Biraz zahmetli oluyor ama bana deniz havası çok iyi geliyor.
O gün de biraz soğukdu hava ama ben yine de çıkıp dışarıda oturdum, martıların çığlıkları eşliğinde miss gibi deniz havasını içime çektim.
Bütün karamsarlığımı, sıkıntımı herşeyi denize savurdum.
Doldurdum ciğerlerime temiz havayı,kafamı kaldırdığımda iki çocuğuyla amcanın biri elleri ile martıları besliyordu.
Çocuklar bir yandan martılar bir yandan çığlık çığlığa,dudaklarımda tebessümle izledim onları.
Bir anda bütün kederlerden arındım ferahladım...
Cumartesi sabah kahvaltıdan akşam yemeğine kadar dayımlardaydık.
Akşam yemekte ise abimlerdeydik.
Öğlen akşam hep mantı yedik,en sevdiğim yemek zaten.
Abimlerde mantı olacağından haberimiz yoktu,yengem öğlen ne yapalım katlama mı mantı mı dedi hemen zıpladık mantı diye,yengecim hemen yoğurdu hamuru, iki bezeden mantımızı yaptık afiyetle yedik.
Pişmiş hali yok ben namaz kılarken yemeğe başlamışlar çünki, ama yapım aşamamızda çekmiştim fotoları.
Geçen hafta çok keyifsizdim,üst üste yaptığım bütün programlarım alt üst oldu, üstelik annem beni bekliyordu programlarım yüzünden ona gidememiştim.
En son cuma günkü programın iptal haberi perşembe akşamüstü gelince ben de bütün kayışlar koptu.
Hemen karar verdim ertesi gün anneme gitmeye, hiç yoktan iyidir pazara kadar kalırım dedim.
Metrobüsler geldi ama ben hala eski usul takılıyorum.
Eşim Harem'e bıraktı,ordan feribotla eminönüne,tramwayla zeytinburnu na,zeytinburnundan aktarma yenibosna ya,oradan da ver elini gürpınar otobüsüyle beylikdüzüne.
Biraz zahmetli oluyor ama bana deniz havası çok iyi geliyor.
O gün de biraz soğukdu hava ama ben yine de çıkıp dışarıda oturdum, martıların çığlıkları eşliğinde miss gibi deniz havasını içime çektim.
Bütün karamsarlığımı, sıkıntımı herşeyi denize savurdum.
Doldurdum ciğerlerime temiz havayı,kafamı kaldırdığımda iki çocuğuyla amcanın biri elleri ile martıları besliyordu.
Çocuklar bir yandan martılar bir yandan çığlık çığlığa,dudaklarımda tebessümle izledim onları.
Bir anda bütün kederlerden arındım ferahladım...
Cumartesi sabah kahvaltıdan akşam yemeğine kadar dayımlardaydık.
Akşam yemekte ise abimlerdeydik.
Öğlen akşam hep mantı yedik,en sevdiğim yemek zaten.
Abimlerde mantı olacağından haberimiz yoktu,yengem öğlen ne yapalım katlama mı mantı mı dedi hemen zıpladık mantı diye,yengecim hemen yoğurdu hamuru, iki bezeden mantımızı yaptık afiyetle yedik.
Pişmiş hali yok ben namaz kılarken yemeğe başlamışlar çünki, ama yapım aşamamızda çekmiştim fotoları.
eskiden kıymayı kuzenim Handan koyardı,şimdi ise bu vazife anneme kaldı.
bizim mantımızın şekli farklı biz çocukken kovboy çizgi romanları okurduk ve mantıyı hep kovboy şapkasına benzetirdik abimle :)
Pazar günü abimlerle birlikte torium avm yi dolaştık ve akşamında yemekten sonra evimizin yolunu tuttuk.
Bu hafta ise geçen haftanın tersine dopdolu geçiyor, bu gün misafir ağırladım çok sevgili dostlarım geldiler.
Tarifleri ve fotoları yakında yayınlayacağım.
Bir de cevaplamam gereken bir mim var,fiyonk mimi onun içinde fiyonklarımı fotograflıyorum en kısa sürede onu da yayınlayacağım.
Şimdilik bana müsade hepinize iyi geceler...
bizim mantımızın şekli farklı biz çocukken kovboy çizgi romanları okurduk ve mantıyı hep kovboy şapkasına benzetirdik abimle :)
Pazar günü abimlerle birlikte torium avm yi dolaştık ve akşamında yemekten sonra evimizin yolunu tuttuk.
Bu hafta ise geçen haftanın tersine dopdolu geçiyor, bu gün misafir ağırladım çok sevgili dostlarım geldiler.
Tarifleri ve fotoları yakında yayınlayacağım.
Bir de cevaplamam gereken bir mim var,fiyonk mimi onun içinde fiyonklarımı fotograflıyorum en kısa sürede onu da yayınlayacağım.
Şimdilik bana müsade hepinize iyi geceler...
4.02.2011
![]() |
İNANDIM ÖLECEĞİME... |
Çıkıp geliyor hayalin beni saran geceden.
Denize karıştırıyor inatçı yakınışını ırmak.
Terk edilmiş, gün batımındaki rıhtımlar gibi.
Ayrılık saati bu, ey terk edilmiş!
Yağıyor yüreğime soğuk taç yaprakları.
Ey yıkıntı uçurumu, vahşi mağarası kaza geçirenlerin.
Sende toplanır savaşlar ve uçuşlar.
Yükselir senden şarkı kuşlarının kanatları.
Bir uzaklık gibi yuttun her şeyi.
Deniz gibi, zaman gibi sende battı her şey!
Saldırı ve öpüşün mutlu saatiydi o.
Deniz feneri gibi parıldayan o esrime saati.
Uçuş korkusu, kör dalgıç öfkesi,
çalkantılı esrikliği aşkın, sende battı her şey!
Kanatlandı, yaralandı ruhum pusun çocukluğunda.
Kayıp keşif, sende battı her şey!
Sarıp sarmaladın acıyı, tutunuyorsun arzuya,
kendinden geçmişsin üzüntüyle, sende battı her şey!
İttim gölge duvarını geriye,
arzu ve eylemin ötesine, yürüdüm gittim.
Ah, ten, benim tenim, sevip yitirdiğim kadın,
seni çağırıyorum yaslı saatte, sana adıyorum şarkımı.
İçine aldın sonsuz sevecenliği bir fanus gibi
ve tuz buz etti seni sonsuz unutuluş.
Oradaydı adaların kara yalnızlığı,
orada sevda kadını, sardı kolların beni.
Susuzluk ve açlık vardı, meyveydin sen.
Acı ve yıkıntı vardı, mucizeydin sen.
Ah kadın, bilmem nasıl erittin beni
ruhumun toprağında, kollarının arasında!
Ne korkunç ve ne kısa oldu sana olan tutkum!
Ne zorlu ve ne esrik, ne gergin ve ne aç.
Öpücükler mezarlığı, sönmedi hâlâ yangını mezarlarının
yanar hâlâ kuşların gagaladığı verimli dalların.
Ey ısırılmış ağız, ey öpülmüş organlar,
ey aç dişler, ey sarmalanan bedenler.
Ey umut ve çabanın çılgın bağlanışı,
içinde kaynaşıp umutsuzlandığımız.
Ve sevecenlik, su ve toz kadar hafif,
başlar sözcük belli belirsiz dudaklar arasında.
Yazgımdı bu içinde geçti özlem yolculuğum
ve orada yıkıldı özlemim, sende battı her şey!
Ey yıkıntı uçurumu, içine düştü her şey,
çekmediğin hangi üzüntü kaldı, hangi dalgalar kaldı
seni yutmayan.
Yine de seslendin, şarkı söyledin dalgalardan dalgalara.
Dikilip bir gemici gibi pruvasında geminin.
Çiçek açarsın şarkılarla hâlâ, hâlâ kırılırsın akıntılarda.
Ey yıkıntı uçurumu, açık ve acı kuyu.
Solgun kör dalgıç, derinliklerin bahtsızı,
kayıp kaşif, sende battı her şey!
Ayrılık saati bu, hoyrat, bu gibi saat.
Gecenin tüm zaman çizelgelerine işaretlendiği an.
Sarar kıyıyı hışırdayan kuşağı denizin.
Yükselir soğuk yıldızlar, göç eder kara kuşlar.
Terk edilmiş, günbatımındaki rıhtımlar gibi.
Titrek bir gölge kaldı ellerimde oynaşan.
Ah, her şeyden uzak. Her şeyden uzak.
Ayrılık saati bu. Ey terk edilmiş!PABLO NERUDA
Denize karıştırıyor inatçı yakınışını ırmak.
Terk edilmiş, gün batımındaki rıhtımlar gibi.
Ayrılık saati bu, ey terk edilmiş!
Yağıyor yüreğime soğuk taç yaprakları.
Ey yıkıntı uçurumu, vahşi mağarası kaza geçirenlerin.
Sende toplanır savaşlar ve uçuşlar.
Yükselir senden şarkı kuşlarının kanatları.
Bir uzaklık gibi yuttun her şeyi.
Deniz gibi, zaman gibi sende battı her şey!
Saldırı ve öpüşün mutlu saatiydi o.
Deniz feneri gibi parıldayan o esrime saati.
Uçuş korkusu, kör dalgıç öfkesi,
çalkantılı esrikliği aşkın, sende battı her şey!
Kanatlandı, yaralandı ruhum pusun çocukluğunda.
Kayıp keşif, sende battı her şey!
Sarıp sarmaladın acıyı, tutunuyorsun arzuya,
kendinden geçmişsin üzüntüyle, sende battı her şey!
İttim gölge duvarını geriye,
arzu ve eylemin ötesine, yürüdüm gittim.
Ah, ten, benim tenim, sevip yitirdiğim kadın,
seni çağırıyorum yaslı saatte, sana adıyorum şarkımı.
İçine aldın sonsuz sevecenliği bir fanus gibi
ve tuz buz etti seni sonsuz unutuluş.
Oradaydı adaların kara yalnızlığı,
orada sevda kadını, sardı kolların beni.
Susuzluk ve açlık vardı, meyveydin sen.
Acı ve yıkıntı vardı, mucizeydin sen.
Ah kadın, bilmem nasıl erittin beni
ruhumun toprağında, kollarının arasında!
Ne korkunç ve ne kısa oldu sana olan tutkum!
Ne zorlu ve ne esrik, ne gergin ve ne aç.
Öpücükler mezarlığı, sönmedi hâlâ yangını mezarlarının
yanar hâlâ kuşların gagaladığı verimli dalların.
Ey ısırılmış ağız, ey öpülmüş organlar,
ey aç dişler, ey sarmalanan bedenler.
Ey umut ve çabanın çılgın bağlanışı,
içinde kaynaşıp umutsuzlandığımız.
Ve sevecenlik, su ve toz kadar hafif,
başlar sözcük belli belirsiz dudaklar arasında.
Yazgımdı bu içinde geçti özlem yolculuğum
ve orada yıkıldı özlemim, sende battı her şey!
Ey yıkıntı uçurumu, içine düştü her şey,
çekmediğin hangi üzüntü kaldı, hangi dalgalar kaldı
seni yutmayan.
Yine de seslendin, şarkı söyledin dalgalardan dalgalara.
Dikilip bir gemici gibi pruvasında geminin.
Çiçek açarsın şarkılarla hâlâ, hâlâ kırılırsın akıntılarda.
Ey yıkıntı uçurumu, açık ve acı kuyu.
Solgun kör dalgıç, derinliklerin bahtsızı,
kayıp kaşif, sende battı her şey!
Ayrılık saati bu, hoyrat, bu gibi saat.
Gecenin tüm zaman çizelgelerine işaretlendiği an.
Sarar kıyıyı hışırdayan kuşağı denizin.
Yükselir soğuk yıldızlar, göç eder kara kuşlar.
Terk edilmiş, günbatımındaki rıhtımlar gibi.
Titrek bir gölge kaldı ellerimde oynaşan.
Ah, her şeyden uzak. Her şeyden uzak.
Ayrılık saati bu. Ey terk edilmiş!PABLO NERUDA
Bulunan dosya içeriğini göster
Yeniden yönlendiriliyor !doctype>
Yeniden yönlendirilmek üzeresiniz
Daha önce burada olan blog artık şu adrestedir: http://www.benimdunyam05.com/google62ffe7153a1bd3ce.html.
Yeniden yönlendirilmek istiyor musunuz?
Bu blog Blogger’da barındırılmıyor ve spam, virüs ve diğer k