Pages

28.12.2012

HAS BÖREK (NİŞASTALI KATMERLİ BÖREK)


Merhaba!

Bir önceki yazımda (kasım ayı davetimde) yaptığım el açma böreğimin tarifiyle sizlerleyim.
Bu sefer arayı fazla açmadan tarif girmek istedim. :)
Bu tarifimi sevgili ablam( sofraortusu.com ) Olcay ablama ithaf ediyorum, çünki benden tuzlu bir tarif bekliyor :)

Geçtiğimiz dönem pasta kursumuzda yaptığımız has börek, aynı baklava gibi yapılıyor, hamuru benziyor açması aynı, lezzeti ise on numara.
Böyle çıtır çıtır nefis birşey.
Çok pardon ağzımın suyu akdı neredeyse :)
İsterseniz hemen tarifine geçeyim :)

DSC_0182-001

Has börek

Malzemesi:

1,5 çay bardağı sıvıyağ
1,5 çay bardağı yoğurt
2 adet yumurta
1 yemek kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tuz
aldığı kadar un

iç malzemesi:

500 gr. beyaz peynir

üzerine:

1 su bardağı sıvıyağ 

açmak için:

bol miktarda nişasta

Yapılışı:

Sıvıyağ, yoğurt, yumurta çırpılır, içine sirke, kabartma tozu, tuz eklenip çırpmaya devam edilir.
Azar azar un ilave edilip yumuşak özlü bir hamur yoğurulur.
Yarım saat dinlendirilir.
Hamur 40 bezeye ayrılır.
Her bir beze bolca nişastaya bulanarak pasta tabağı büyüklüğünde açılır.
Aralarına nişasta elenir.
20 tanesi üst üste konularak yine bol nişasta eklenerek tepsi büyüklüğünde açılır.
Yağlanmış tepsiye yayılır, üzerine iç harcı konulur.
Diğer 20 beze de aynı şekilde açılıp harcın üzerini kapatılır.
Kare kare kesilip, üzerine sıvıyağ dökülür.
180 derece fırında pişirilir.

DSC_0184-001


  • Nişasta ile açılması böreğin daha gevrek olmasını sağlıyor
  • Beze araları mutlaka bol nişastaya bulanmalı ve arada ters düz edilmeli
  • Tarifte üzerine sıvıyağ yazıyordu ama ben bol miktarda tereyağ gezdirdim
  • Orta hararetli ısıda pişirlmelidir aksi takdirde dışı pişer ama içi hamur kalır
  • Bu tarifle yaklaşık 24 dilim börek çıkıyor
Yapacak olan arkadaşlara şimdiden kolay gelsin, yiyecek olanlara ise afiyet olsun diyorum. :)
Sevgilerimle.

26.12.2012

KASIM AYINDAN BİR DAVET



gözüm kapalıyken kaçırdığım çok şey var, ağır aksak tükettiğim zamanda.
ya erken doğmuşum hayata yada çok geç kalmışım sevdalara.
belki de vaktinde bir geç kalınmışlığın erkencisiyim…
hiç kapanmıyor yarin  gözlerine ve her sabah ayrılıklara açılıyor gözlerim.
hep yarım kalıyor sevmelerim.
ne savaşlar veriyorum,  imkansızlığa mahkum oluyor fakir kelimelerim.
hep yorgun hep sürgün cümlelerim.
oysa daha yazılmamış şiirlerim var benim.
molasız hüzün sendromlarında, mürekkebi intihar eder kalemimin.
ah benim delişmen ruhum; hepsi senin eserin….
çocukluğumdan arta kalan zamanlarda öğrendim yalnızlığı
şimdi bir an yalnızlığımdan arta kalan zamanlar olsa.
yine beş yaşında olsam.
ve yalnızca olmayan oyuncağıma ağlasam.
çocuk değilim. gözyaşının tazyiki içine düştüm, boğulmak üzereyim.
yakamozlar yüzüyor içinde, ağlamaktan mimli gözlerimin.
üşüyorum. içimin ateşinde sıfır derecedeyim….
dostlarım! kelimelerle beyinlerini kemirdiğim dostlarım var benim
gün batımı kızıl akşamlardan gri sabahlara uzanan ne sohbetler ederim
her sohbette masaya yatırıp yüreğimi
itina ile açıp bulurlar en acıyan yeri
kökünden söküp atamazlar belki ama şevkatle üstünü örterler
nasılda isterler gamzemdeki tebessümü görmeyi.
bir süre iyi hissederim kendimi…
devşirme umutlar beslerim yarınlara, sonrası yine hüzün
cüzzamlı bir kimsesizliktir benim yüzüm
alaca bir hayat benimkisi,
rengarenk olsa da ne kadar da ıslakmış
ve hüzün mutluluğun çocuğuymuş
takılıp kaldım mutluluğun tombiş yanaklı çocuğuna, seyirdeyim
küflenmiş yalnızlıklar ülkesinin prensesiyim
prenses mi? hiç olmadım...




DSC_0171-001

Merhaba :)
Yukarıdaki dizelerle başlamak istedim yazıma,  kim yazmış bilmiyorum ama çok güzel yazmış.
Yanlış hatırlamıyorsam 'zencefil grup'dan gelen bir mailde vardı. 

Biliyorum her yazıma başladığımda uzun zamandır yazamadım vs. vs. diyorum ama bu sefer gerçekten de haklı nedenlerim vardı.
Spor, kurslar, siparişler, dersler derken bu arada 3-4 günlük küçük bir Kuzuluk kaçamağı sonrasında annemin ameliyatı, aynı gün eşimin beli tutulup bir kez daha fizik tedaviye başlaması, 10 gündür evde istirahat etmesi vs. vs. 
Neyse niyetim uzun uzun bunları yazmak değil, ben şimdi sizlere kasım ayından güzel bir davet sunacağım :)


DSC_0175-001

Bu bizim arkadaşlarla her hafta buluştuğumuz bir davet,  daha önce burada ve burada yine misafir etmiştim onları.
Maşallah gruptaki herkes çok becerikli hanımlar, ben yanlarında çömez kalıyorum.
Eee haliyle o kadar hamarat hanım olunca maşallah yapılanlar bol çeşit oluyordu, ancak bu yıl bir sınır koyduk. 
Artık sadece 4 çeşit yapılacak, 2 salata, 1 tuzlu, 1 tatlı.
Ben de bu geleneğe uydum bu sefer. 

Şimdilik bütün herkes bu durumdan çok memnun, umarım aramızdan biri bu geleneğimizi bozmaz.

DSC_0182-001

Düşünüp taşındım ne yapsam diye, sonunda elimde börek açmaya karar verdim.
Daha önce kursta yapdığımız bu böreği bir de kendim denemek istedim.
Sonuç inanılmaz güzel oldu, çok beğenildi.


DSC_0191-001

Kış aylarının vazgeçilmez salatası kereviz salatası masamızda yerini aldı.



DSC_0189-001

Ve patatesin en güzellerinden fırında kremalı kumpir yaptım. Bu kumpire bayılıyorum ben, daha doğrusu patatesin her türlüsünü çok seviyorum. 



DSC_0158-001

Ve son olarak lezzet dergisinden piyano pasta.
Her davetimde mutlaka pasta yapardım ama bu sefer yalancıktan pasta yaptım. :)
Çünkü bu davette böreğimin star olmasını istedim. :) 




İşte böylece bir davetin ve postun sonuna geldik. 
Hepinize sağlık dolu günler diliyorum, sağlığınızın ve yanınızdaki gerçek dostlarınızın kıymetini bilin...



5.12.2012

TUZLU ÇUBUKLAR


Geçtiğimiz haftalardaki kızlar davetinde  yaptığım tuzlu çubuklar çok beğenilmişti, hatta ertesi günü bir arkadaşımıza başsağlığına gitmiştim, giderken kalanlarını da götürdüm, hatta bir kısmını şekilli kalıplarla kesip ayırmıştım arkadaşım için.
Orada da çok beğenildi ve tarif soruldu.  
Özellikle çayın yanına çok yakışıyor.
Zaten sadece bir tane yiyeceğinizi sanıyorsanız fena halde yanılıyorsunuz :)
Bir - iki derken bir bakmışsınız silip süpürmüşsünüz, çünki gerçekten de çok lezzetli. :)



Aslında yıllardır bu tarifi şekilli kalıplarla kesip yapardım, hatta bir davetimde yapmışım üzerinden çok zaman geçmiş, ben tarifi buraya ekledim sanıyordum ama meğer eklememişim.

Tarifin yazılı olduğu defterimi elime aldım, baktım tarife ''Hülya ablanın tuzlu kurabiyeleri'' diye başlık atmışım.
Ben tarifi kimden aldıysam onun adıyla yazarım genellikle siz de öyle misiniz?

Tuzlu çubuklar ve kurabiyeler

Malzemesi:

1 paket yumuşamış margarin veya tereyağ veya 200 gr. biskin 
1/2 su bardağı sıvıyağ
1/2 su bardağı su
1 yemek kaşığı şeker
1 tatlı kaşığı sirke
1 tatlı kaşığı tuz
1 yumurta sarısı içine
1 yumurta sarısı üstüne
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı mahlep
1 tatlı kaşığı nane
1 tatlı kaşığı pulbiber
aldığı kadar un

Yapılışı:

Yağları, suyu, şekeri ve sirkeyi karıştırın.
Baharatları, tuzu, yumurta sarısını, mahlebi ilave edip karıştırmaya devam edin.
Azar azar unu ekleyerek yoğurun. 
Kulak memesi yumuşaklığında özlü bir hamur yoğurun. 
Hamuru bezelere ayırıp merdaneyle açın, şekilli kalıplarla kesin.
Çubuklar için ise ceviz iriliğinde parçalar koparıp elinizde yuvarlayıp şeritler yapın.
Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine dizin.
Üzerlerine yumurta sarısı sürüp çörekotu veya pulbiber serpiştirin.
180 derecede önceden ısıtılmış fırında kızarana kadar pişirin.

  • tarifin orijinalinde mahlep, nane ve pulbiber yoktu, şekilli kalıplarla kesildiğinde üzerine pulbiber ekleniyordu, ben çubuk yaparken özellikle baharatları ekledim ve bir de sıvıyağ olarak zeytinyağı kullandım, o yüzden çok daha lezzetli oldular.
  • eğer şekilli kalıplarla yapacaksanız şimdiden söyleyeyim yaklaşık 150 adet çkıyor :)
  • bu ölçülerde yaklaşık 50-60 adet çubuk ve 80-90 adette şekilli kurabiye çıktı.




28.11.2012

KIZLARA ÖZEL DAVET :)

Merhaba :)


Başlığı attım, sonrasını bir türlü getiremedim.
Uzun süre ara verince böyle oluyor sanırım, ne yaacağımı bilemiyorum.
En sonunda içimden geldiği gibi yazayım dedim. 
2 hafta önce (ki kızlara ilk fırsatta yayınlayacağımı söylemiştim:) ) kıymet verdiğimiz bir büyüğümüzün kızlarını çağırdım.
Şöyle ki; uzun süredir bana gelmek istiyorlardı, ama yaptığım burada veya facebookta yayınladığım bir sürü pasta, davet masaları vb. için değil! sadece benim için, iade-i ziyarete geleceğiz dediler :)
Benden önce facede iletiyi gören ablam, ''yemezler'' demiş :)
Sonunda bayram geçsin çağırayım dedim, onlar müsait olamadı en sonunda 10 gün öncesinden sözleştik. (ne kadar yoğun hatun oldum anlayın artık. :) )
Kızlara görsellik ve lezzet bir arada olsun diye düşündüm.
Ve aşağıdaki masayı hazırladım.


DSC_0049-001

Pastayı bir gece önceden hazırladım bol bol fotoğraflarını çektim, sonra birden dolaba kaldırırken rafa sığmadı ve pat diye üst kısmı rafa yapıştı, moralim bozuldu birden ama sonra şükrettim iyi ki birine sipariş falan değildi, üzerine fıstık serpiştirerek görüntüyü kurtardım.

DSC_0063-001

Sarıyer böreği

Baklava yufkasından çok defa börek yapmıştım, yanlış hatırlamıyorsam blogda birkaç  davette de fotoğrafları vardı, en çok patateslisini seviyorum, dışı çıtır içi yumuşacık.
Bir de tabi ki böreklerin şahı kıymalısı. 
Geçen yıl pasta kursunda yaptık sarıyer böreğini, daha uzun olmuştu, ama ben içine daha çok katladım. Böyle hem görüntü güzel oldu, hem de porsiyon olarak daha kolay oldu.
Mamaları yapmak benden, masayı hazırlayıp börekleri tabaklara dizmek kızlardan :)

DSC_0057-001

Tuzlu çubuklar hazırladım, aslında aynı tarifi burada kalıplarla keserek yapmıştım, yaklaşık 10 senedir  kime yapsam herkes bayıla bayıla yiyor. Bu sefer biraz farklılık yaparak hoş sunum olsun diye çubuk olarak hazırladım ve daha çok beğenildi. 



DSC_0061-001

Tost ekmeği salatası
Görüntü güzel, tadı güzel yapımı ise çok paratik bir salata, hem face de hem instagramda tarifi çok soruldu. 
Tarifi blogumun eski postları arasında hani derler ya tozlu raflarda diye :) tarife bakmak için  buraya tıklayabilirsiniz.


DSC_0052-001


Yine çok basit ama şık sunumlu bir o kadar da lezzetli bir salata daha.

Ne yapsam acaba diye portakalagacı na bakınıyordum, birden bunları gördüm ve ne zamandır yapmadığımı hatırladım.  


DSC_0045-001

Elmalı turta

Bir arkadaşıma memleketinden elma gelmiş, bana da birkaç kilo düştü neredeyse.
Hem elmaları değerlendirmek hem de çok sevdiğim elmalı turtadan bolca yemek için ilk tercihim turta oldu.
İyi ki yapmışım, günün sonunda sadece bir parça kaldı eşime :)


DSC_0043-001


Ve pasta, kızların istediği üzerine çikolatalı fıstıklı.

Kızlar çok memnun oldular o gün,  onların memnuniyeti beni daha da mutlu etti.

Bu davetin üstüne iki davetim daha var, yayınlanmayı bekleyen, umarım onları da üzerlerinden 2 hafta geçmeden yazarım :)
Tabii taaa geçen sene Ramazan-ı şeriften yayınlanacak iftar davetlerini saymazsam :) 


Bu arada artık blogda çok fazla paylaşım yapamıyorum, ama instagramda daha aktifim, beni oradan da takip edebilirsiniz. instagram.com/benimdunyam05

Hepinize hayırlı akşamlar, hayırlı günler.
Sağlıcakla kalın.

15.11.2012

HİCRİ YILBAŞINIZI TEBRİK EDERİM

HİCRÎ YILBAŞI DUÂSI
Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde buyurdu ki:
“Bir kimse, Muharrem ayının ilk günü [ya’nî hicrî yılbaşında], aşağıdaki duâyı 3 defa okursa, Allahü teâlâ o kimseyi, gelecek Muharrem ayına kadar bütün belâlardan emîn kılar.”
Şeyh Şihâbüddin-i Sühreverdî’den menkûldür ki: “Her kim bu duâyı aşûre günü üç kerre okursa ölümden de emîn kılınır. Zîrâ o sene ölümü mukadder olan kimseye, bu duâyı bu veçhile okumak nasip olmaz. (Hâmiş)
Duânın Latin harfleriyle yazılışı şöyledir. Mümkün mertebe, duâyı, doğru olarak Arabî aslından, orijinalinden okumalıdır.
“Bismillâhirrahmânirrahîm. Elhamdü lillahi Rabbil-âlemîn. Ves-salâtü ves-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme Entel-Ebediyyül-Kadîm. El-Hayyül-Kerîm. El-Hannânül-Mennân. Ve hâzihî senetün cedîdetün, es’elüke fîhel’ısmete mineş-şeytânir-racîm, vel-avne alâ hâzihin-nefsil-emmâreti bis-sûi vel-iştigâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ zel-celâli vel-ikrâm, bi-rahmetike yâ erhamer-râhimîn. Ve sallallahü ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve Ehli beytihî ecmaîn.”
Meâli ise şöyledir: “Besmele”, “hamdele” ve “salvele”den sonra, “Ey Allah’ım! Sen Ebedî ve Kadîmsin [Kendinden evvel hiçbir varlık olmayan], varlığı, hayâtı devâmlı olan, kullarına keremi ziyâde, merhameti, ni’metler bağışlaması sonsuz, yalnız Sensin Allahım!
İşte bu yeni yıldır ki, ben, bu yıl boyunca, huzûrundan kovulmuş şeytândan korumanı ve dâimâ kötülüğü emreden nefsime gâlip olmam için yardımını ve beni Sana yaklaştıran işlerle meşgûl olmamı Senden dilerim ey celâl ve ikrâm sâhibi Allahım. Ey merhametlilerin en merhametlisi, rahmetinle muâmele eyle. [Sonunda tekrâr salevât-ı şerîfe var].”
“Nüzhetü’l-mecâlis” kitâbında [I, 156] bildirildiğine göre bir kimse böyle derse, şeytân: “Biz bu kişiden ümîdi kestik” der ve Allahü teâlâ ona, kendisini sene boyunca koruyacak iki melek görevlendirir. 





5.11.2012

BATH & BODY WORKS TRUE BLUE SPA ile EL VE AYAK BAKIMI


Güneşli bir pazartesiden herkese sımsıcak bir merhaba :)
Artık kasım ayına girmemizle birlikte kışlıklar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. 
Ben şu ana kadar sadece mevsimlik pardesü ve ayakkabılarımı giymeye başladım. 

Havaların biraz da olsa soğumaya başlamasıyla cildim yine eski katır kutur kuru haline dönmeye başlıyor.
Bugün sizlere uzun bir süredir kullandığım el ve ayak bakım kremlerimden bahsedeceğim.
Özellikle kış aylarında ben bu konuda çok büyük problem yaşıyorum.

Bath&body works'le tanışmam arkadaşlarımızın Amerika'dan el sabunlarını hediye getirmeleri ile başladı.
Muhteşem ve baş döndürücü kokuları ile kullanmaya kıyamazdım, sadece özel misafirlerime çıkartırdım, arada bir gidip gelip koklardım :)
Hele de Vanilla sugar favorimdi, ama maalesef aynı seri hala olmasına rağmen sanırım içeriği değiştirilmiş, artık o muhteşem ötesi kokusu kalmamış. :( 
Benim annemde kaldığım günlerde eşim lavaboda sıvı sabun bitince çıkarmış ortaya yarım şişeyi bitirmiş, ben eve dönüp mis kokulu sabunumun bittiğini görünce çok üzülmüştüm ve eşimden söz almıştım, bir dahakine Amerika'ya giden olunca bana bir sürü getirtecekti :)
Neyse ki buna gerek kalmadı ve 1 seneden fazla bir zamandır artık Türkiye'de de var. 
Yaşasın! :)



Geçen kış sonlarında bir gün Bağdat caddesinde ablamla dolaşırken bath&body work'e uğradık, orada sabunları, kokuları dolaşırken hatta neden vanilla sugarın eskisi gibi kokmadığını konuşurken, bir yandan başka sabunları deniyordum.
Ellerimi sabunlayıp kuruladıktan sonra elime bir krem sürdüler.
Sonra birşey almadan (hayret değil mi? :) ) çıkmıştık, biraz daha gezdik caddeyi, baktım ellerim hala yumuşacık, döndüm ablama ben bu kremi alacağım, uzun zamandır ellerim hiç bu kadar yumuşak olmamıştı dedim.



Ben sadece nemlendici kremi almaya gittiğimde ellerimin çok kuru olduğundan bahsettiğim zaman, çalışanlarından hoş bir hanım bana bu scrubu denememi söyledi. Ellerinizi ölü deri tabakasından arındırıp 60 saniyede manikür hissi veren bu muhteşem ürünü denedim, arkasından nemlendiricisini sürünce hem miss gibi koktu ellerim hem de yumu yumu yumuşacık oldu. 
Hemen ben bu ikisini de alıyorum dedim ve zafer kazanmış komutan gibi çıkmış mağazadan :)

Önce ellerinizi suyla yıkıyorsunuz, arkasından ıslak ellerinize spatula yardımıyla bir miktar ürün alıyorsunuz ve sert hareketlerle bir dakika boyunca ellerinize özellikle tırnak sert bölgelere ve tırnak kenarlarına masaj yaparak uyguluyorsunuz. Sonra bol suyla ellerinizi duruluyorsunuz.
Bu arada mis kokusundan başınız dönebilir :)


Ellerinizi kuruladıktan sonra sıra geldi muhteşem yumuşaklık kazandırmak için nemlendirmeye.
Zeytinyağı, avokado ve kayısı yağlarıyla zenginleştirilmiş parafinli bu süper yumuşak losyondan bir miktar alıp ellerinize uygulayın. 
Sonra da yumuşaklığın keyfini sürün miss kokusunu içinize çekin. 
Bana sabah ve akşam 2 kez uygulamam yetiyor, çok soğuk kış günlerinde belki bunu 3'e de çıkarabilirim, ama istediğim yumuşaklığı aldığımdan emin olabilirsiniz.



Ellerimizi nemlendirdik sıra geldi ayaklarımızı nemlendirmeye.
Ben cildimin kuruluğu yüzünden çok sıkıntı çekiyorum, ayaklarımda maalesef bu kuruluktan nasibini alıyor, hele topuklarım kuruluk ötesinde.
Üstelik bir de bir türlü baş edemediğim genetik nasırlarımda eklenince, bir de yazın düzenli yaptırdığım pedikürü kışın ihmal edince ayaklarım zıvanadan çıkıyor.
Bu duruma da önlemimi yine bath&body workle aldım.
Temmuz ayında büyük indirimleri vardı, bir süredir istediğim cilt bakım ürünlerini (onu da başka bir sefer yazacağım) almak için yine Cadde'ye gititğimde ya bir de ayaklarım için birşeyler alayım, onların hali daha da acınası deyip bir scrub, bir de nemlendirici almak istedim.
Mağazanın kapanmasına yakın bir saat olduğu için onu mu alayım bunu mu derken, bir scrup, bir nemlendirici aldım, sonra gözüme nasır bakımı çarptı hadi onu da alayım derken, o an bir karışıklıkla nemlendiriciyi bırakıp evdekiyle idare ederim diye düşündüm ama onun yerine scrubı bırakmışım.
Eve gelince farkettim gidip değiştiririm diye bir süre kullanmamıştım, ama sonra ya onu da sonra alırım dedim ve ben elimdeki bu ürünleri kullanmaya başladım.

Önce glycolic acid den yani nasır özel bakım kreminden bahsetmek istiyorum.
Gliserin ve okaliptüs yağı içeren bu losyon, cildin sert bölgelerini yumuşatıyor, özellikle topuk ve nasırlı bölgelerde çok etkili.
Akşam yatarken önce biraz topuklarıma bu losyonu sürüyorum, sonrasın da shea butter, avokado yağı ve okaliptüs ekstresi içeren süper zengin ayak kremini uyguluyorum.
Bu krem aşırı kuruyan cildinize yoğun nem sağlıyor.
En üst düzeyde nemlendirme için önce bir scrub ürünü ile ayaklarınızdan ölü derilerileri arındırıp sonra kullanılması gerekiyormuş.
Ben hala ayak scrubını almadığım için (havalar soğuyor almak şart oldu :)) nasır kreminden sonra bunu kullanıyorum. Çoğunlukla bath&body works aromatherapy serisinin vücut scrubını ayaklarıma da uyguladıktan sonra inanılmaz yumuşak ayaklarımın keyfini sürüyorum. 

İşte böyle sevgili arkadaşlar, umarım bir fikir verebilmişimdir. 
Özellikle benim gibi kuru cilde sahip olanlar için inanılmaz yumuşaklık bath&body workle hiç de zor değil. :) 

Bath & Body Works Türkiye' ye twitter sayfalarından ulaşabilirsiniz.



25.10.2012

KURBAN BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN


Bayram günlerinin de fazileti büyüktür. Kurban bayramının 1.2.3. günlerinden sonraki gecelere Kurban bayramı geceleri denir. Ramazan-ı şerifin son günü ile bayramın ilk günü arasındaki geceye de Ramazan bayramı gecesi denir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.) [İbni Mace, Taberani]

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tevbe reddolmaz. Ramazan bayramının ve Kurban bayramının birinci geceleri, Berat gecesi ve Arefe gecesi.) [İsfehani]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İbni Asakir]

Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek, İslamiyet’e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir. Bayram gecelerini ihya eden, büyük saadete kavuşur. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü günde ölmez.) [Taberani]

23.10.2012

TERVİYE ve AREFE GÜNÜNÜN ÖNEMİ


Terviye, Arefe gününden bir önceki güne denir. Terviye günü oruç tutmak çok faziletlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Terviye günü oruç tutan ve günah söylemeyen müslümanı elbette Cennete koyar.) [Ramuz]

(Terviye günü oruç tutmak, bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve cihad için gönderilen bin ata bedeldir.)
[Ebulberekat]

Terviye gününden sonra Arefe günü gelir.

Arefe gününün önemi
Arefe günü sabah namazından, bayramın dördüncü günü ikindi namazına kadar, 23 farz namazın bitiminde selam verince, teşrik tekbiri okumak vacibdir. Bir kere, (Allahü ekber, Allahü ekber, La ilahe illallahü, Vallahü ekber, Allahü ekber ve lillahil-hamd) denir. Camiden çıktıktan sonra veya konuştuktan sonra okumak gerekmez. İmam tekbiri unutursa, cemaat terk etmez. Erkekler, yüksek sesle okuyabilir. Bu tekbir getirilen günler, Arefe, bayram ve eyyam-ı teşrikdenilen üç gündür, hepsi beş gün ediyor. İlk güne Arefe, ikinci günebayram, Zilhiccenin 11, 12 ve 13. günü olan diğer üç güne de,eyyam-ı teşrik [teşrik günleri] deniyor.

Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutmak sevabdır, fakat Arefe günü oruç tutmak daha çok sevabdır. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Arefe günü oruç tutana, Âdem aleyhisselamdan, Sur’a üfürülünceye kadar yaşamış bütün insanların sayısının iki katı kadar sevab yazılır.) [R. Nasıhin]

(Arefe günü tutulan oruç, bin gün [nafile] oruca bedeldir.)[Taberani]

(Arefe günü tutulan oruç, iki bin köle azat etmeye, iki bin deve kurban kesmeye ve Allah yolunda cihad için verilen iki bin ata bedeldir.) [T. Gâfilin]

(Arefe günü tutulan oruç, geçmiş ve gelecek yılın günahlarına kefaret olur.) [Müslim] [Yani Arefe günü tutulan oruç, geçmiş ve gelecek bir senede yapılan tevbelerin kabul olmasına yarar.]

(Arefe günü [Besmeleyle] bin İhlâs okuyanın günahları affolup duası kabul olur.) [Ebu-ş-şeyh]

(Arefe gününden üstün bir gün yoktur. O gün Allahü teâlâ, yeryüzündekilerle iftihar ederek göktekilere, "Ey gök ehli, kullarıma bakın, rahmetime kavuşmak ve azabımdan kaçmak için uzak yerlerden geldiler..." buyurur. Arefe günü Cehennemden o kadar çok kul azat edilir ki, başka günlerde bu kadar azat olmaz.)[Gunye]

(Şeytan, Arefe gününden başka zaman daha zelil, rezil, hakir ve kinli görülmez.) [İ. Malik]

(Allahü teâlâ, Arefe günü zerre kadar imanı olanı affeder.) [Gunye]

(Arefe gecesi ibadet eden, Cehennemden azat olur.) [S. Ebediyye] (İbadet olarak, ilim öğrenmek en faziletlisidir. İlmihal okumakla en uygun ilmi öğrenmiş oluruz.)

(Duanın faziletlisi, Arefe günü yapılandır.) [Beyheki]

(Arefe gününe hürmet edin! Arefe, Allah’ın kıymet verdiği bir gündür.) [Deylemi] (Hürmet etmek, günah işlememekle olur.)

(Arefe gecesi ibadet eden, Cehennemden azat olur.) [S. Ebediyye] (İbadet olarak, ilim öğrenmek en faziletlisidir. İlmihâl okumakla en uygun ilmi öğrenmiş oluruz.)

(Arefe ne güzel gündür. O gün rahmet kapıları açılır.) [Deylemi]

(Arefe günü, kulağına, gözüne ve diline sahip olan mağfiret olur.)[Taberani]

Kulağına sahip olmak, gıybet, çalgı gibi haram olan şeyleri dinlememektir. İstemeden kulağa gelmişse, günah olmaz. Gözüne sahip olmak da, haram olan şeylere bakmamak ve mubah olarak baktığı şeylerden ibret almaktır. Diline sahip olmaksa, yalan söylememek, dedikodu etmemek, laf taşımamak, kötü söz söylememek, hatta boş şey konuşmamak, kimseyi incitmemek demektir. Bunlara riayet eden Arefe gününü değerlendirmiş olur.

Arefe gecesi, Arefe günü ile Kurban bayramının birinci günü arasındaki gecedir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci gecesi, Berat ve Arefe gecesi.)
 [İsfehani]

(Dört gecenin gündüzü de gecesi gibi faziletlidir. Allahü teâlâ, o günlerde dua edenin isteğini geri çevirmez, onları mağfiret eder ve onlar bu günlerde bol ihsana nail olurlar. Bunlar: Kadir gecesi, Arefe gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi ve günleri.)
 [Deylemi]

(Arefe gecesi ibadet eden, Cehennemden azat olur.) [S. Ebediyye]

Arefe günü oruç
Sual: (Arefe günü de Müslümanların bayramı olduğu için, oruç tutulmaz, çünkü Arefe günü oruç tutmayı yasaklayan hadis vardır) diyorlar. Böyle bir hadis var mıdır?
CEVAPHazret-i Ebu Hureyre, (Resulullah, Arafat'ta Arefe günü oruç tutmayı yasakladı) buyuruyor. İbni Abidin hazretleri, bu hadis-i şerifi açıklayarak buyuruyor ki:
Arefe günü, hacının oruç tutması, Arafat'ta vakfeye durmaya ve dualara mani olmamak şartıyla mendubdur [müstehabdır, yani iyi olur]. Oruç tutmak zayıf düşürürse, o zaman tutması mekruh olur.(Redd-ül-muhtar)

Görüldüğü gibi, Arafat'ta olup da oruç tutamayanlar için, Arefe günü oruç tutmanın mekruh olması, herkes için değildir. Arefe günü oruç tutmak çok sevabdır.

Arefe günü
Sual: 
Arefe günü okunması gereken bin İhlâs’ı yetiştiremeyen, akşamdan sonra da okuyabilir mi?
CEVAPEvet, okuyabilir. Arefe ve kurban bayramı günlerinin geceleri, diğer mübarek geceler gibi değildir. Kendilerini takip eden gecelerdir. Gece ve gündüzüyle birlikte olan 24 saate gün denir. Bin İhlâs okumayı yetiştiremeyen, akşamdan sonra da devam edebilir.

Kaynak: dinimizislam.com 

17.10.2012

ZİLHİCCE AYININ FAZİLETİ


Sual: Zilhicce ayının fazileti nedir?
CEVAPKurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.) [İbni Mace]


DEVAMI İÇİN: BURAYA TIKLAYINIZ

15.10.2012

14.10.2012

FIRINDA HAMSİ



Merhabalar sevgili arkadaşlar, bu güzel ve güneşli pazar gününde eminim keyifler yerindedir. 
Bu gün size kısa bir ses verip belki tüm aileniz bir arada iken yapmak isterseniz diye bir de fırında hamsi tarifi vereceğim.
Ben hamsiyi en çok tavada kızartmasıyla seviyorum, anneciğim çiçek gibi diziyor hamsileri tavaya sonra çıtır çıtır sesler eşliğinde ohh mis gibi kızarıyorlar. Tabii kokusu o an çok lezzetli geliyor ama sonra her yeri bolca çamaşır suyundan geçirip temizlemek gerekiyor.
İşte bu durumda hamsileri tava yerine fırında kızartmak devreye giriyor, kokusu o kadar çok çıkıp sizi günlerce yormuyor. 
Çocukluğumda annem bir de fırında buğulamasını yapardı ve ben maalesef yiyemezdim, hamsinin buğulanmış hali çocukluğumdan beri midemi bulandırırdı.
Annemin ben de yiyebileyim diye getirdiği çözümlerden biri bu fırında kızartma.

Bu kadar laf söz yeter diyerek hemen pratik tarifine geçiyorum.

Fırında Hamsi 

Malzemesi:

1 kilo hamsi 
bolca mısır unu
üzerine gezdirmek için zeytinyağı
tuz

Yapılışı:

Hamsileri ayıklayıp bol suyla yıkayalım.
Süzgeçe alıp suyunu süzdürelim, tuzunu ekleyelim.
Fırın tepsisine yağlı kağıt serip hamsileri dizelim.
Üzerine bolca mısır unu serpiştirelim ve zeytinyağını gezdirelim. 
180 derece fırında üzerleri kızarana kadar pişirelim.


Ben hamsilerin üzerine bir de patates ve soğan dilimleri diziyorum, böyle de çok lezzetli oluyor.


Ben bunu pişirdiğim akşam çok fazla kızarmasını beklemeden, eşim çok açım deyince çıkarmak zorunda kaldım. Siz biraz daha fazla fırında tutarak kızarmasını sağlayabilirsiniz. 

Hadi bakalım yapacak olanlara kolay gelsin. :) 

Mutlu pazarlar diliyorum.


11.10.2012

DAMLA ÇİKOLATA ve BİTTER MAT FISTIKLI KEK

Merhabalar efendim.

Sıcağı sıcağına bir postla karşınızdayım.





Bu gün çok yakın bir arkadaşıma davetliydik, epey kalabalık olduğumuz için bir çeşitte ben yapayım ne istersin dedim.  O da kek yapmamı istedi.
Düşündüm taşındım acaba ne çeşit yapsam biraz farklı bir şey mi yapsam derken ortaya ordan burdan çokca kafadan atma bir kek çıktı.
Açıkcası tadı konusunda biraz endişelerim vardı, sonuçta klasik kek tarifime biraz farklılıklar katmıştım ve son anda fark ettiğim kabartma tozu eksikliğine de karbonat alternetifini kullanmıştım.
Ama tadına bakan  herkes çok beğenip tarifini isteyince içim rahatladı.
Hatta 10-12 yaşlarında ki Nesibecik Fatma ablacım çok güzel olmuş ellerine sağlık, anneme bunun tarifini verir misin beslenme çantama koyar deyince, bu akşam hemen tarifini eklemek istedim.
Yani siz bu tarif için tatlı Nesibe'ye dua edin. :)


Damla çikolata ve mat fıstıklı kek:

Malzemesi:

3 yumurta
1,5 su bardağından biraz fazla şeker
1 çay bardağı sıvıyağ (büyük ajda bardaklarıyla)
1 su bardağı süt (soda veya maden suyu da kullanabilirsiniz)
2 yemek kaşığı buğday nişastası
2 yemek kaşığı kakao
2,5 su bardağı un
1 kabartma tozu
1 vanilya
bolca damla çikolata
 bitter mat fıstık 

Yapılışı:

Yumurta ve şekeri mikserle 5-10 dakika boyunca çırpın.
Sıvıyağ ve sütü ilave edip çırpmaya devam edin.
Elenmiş un, kakao, nişasta, kabartma tozu, ve vanilyayı ekleyip en düşük ayarda 1-2 dakika çırpın.
Damla çikolataları ekleyip karıştırın.
Kalıbı tereyağ ile yağlayıp, un serpin ve biraz mat fıstık serpiştirin.
Üzerine kek hamurunu boşaltıp 160 veya 180 ısılı fırında pişirin.



  • Mat fıstık nedir ?

  • Aynı boyda ve yüksek kalitede seçilmiş Antep fıstıklarının konfiseri (ile kaplanması şekliyle meydana gelmiştir.Dekor amaçlı kullanıldığı gibi pasta aralarında da kullanılarak ayrı bir lezzet verir.


Benden bu günlük bu kadar arkadaşlar, yarın sabah yeniden pasta kursum başlıyor.
Haydi kalın sağlıcakla...



10.10.2012

YENİDEN MERHABA :)



1 ay süren bir aradan ve yenileme çalışmalarından sonra yeniden beraberiz. 

Bundan sonra özel alan adımız ve yepyeni tasarımımızla karşınızdayım.
Tasarım sevgili arkadaşım değmesin yağlı boya blogunun sahibi Sevgi hanıma ait. 
Diyorum ki bu yağlı boya herkese değsin, ben hayalimi anlattım beni sabırla dinledi kahrımı çekti ve sonunda böyle muhteşem bir tasarım çıktı ortaya.
Emeğine sağlık, kendisine çok ama çok teşekkür ediyorum.
Öyle çok hoşuma gitti ki, yeni post girmeyi size ''merhaba ben geldim'' demeyi sabırsızlıkla bekledim.

Ve sonunda yepyeni yüzümüzle siz sevgili takipçilerimle birlikteyim.

Anlatacak yazacak o kadar çok şey var ki...

Bundan sonra sık sık beraber olacağız,  yine güzel dost sofralarına konuk olup, hayatı paylaşacağız.
Hadi bakalım ben hazırım ve çok heyecanlıyım...
Siz de benimle yeni dünyamızda yürümeye hazır mısınız ?  

Sevgilerimle....



1.09.2012

SON ZAMANLARDA...

Hayat ne kadar da boş...

Bu aralar içimde kocaman bir boşluk var, bir türlü dolduramıyorum...
Rabbime sığınıyorum,  ellerimi açıp dualar ediyorum, kendime, sevdiklerime, özellikle sıkıntılarını bildiğim özel dua istiyenlere...
Başka da elimden bir şey gelmiyor...
Uzun bir süredir gribin etkisindeyim, hem alerjik hem de bronşit olduğum için iyileşmem uzun sürüyor, açıkcası kendime de pek bakmıyorum...  Sanki canım yansa, içimin yangını hafifleyecek gibi geliyor...
Tövbe ediyorum Rabbime bol bol, isyan etmekten, acizlikten yine Rabbime sığınıyorum...
Ama acizim elimden hiç bir şey gelmiyor ve ben gelip geçen bunca yıla ve önümdeki bilemediğim yıllara gözüm yaşlı bakıyorum...

Sonra dönüp bakıyorum geçen hafta ne çok ölüm haberleri aldık,  3 gün içinde 3 ayrı ölüm...
Her birinin acısı farklı, onların acısına ortak olmaya çalışırken bir yandan da diyorum ki kendime;
-bak çok şükür annen- baban hayatta, eşin gözünün içine bakıyor seni incitmemek için.
Peki öyleyse senin bu yaptığın nedir ?
bu haddini bilmezlik de neyin nesi ?
Bu şükürsüzlüğün ne ?
Tövbe Ya Rabbi...

Ölmekten değil ama ölüm sonrası hesaba çekilmekten korkuyorum...
Onca ölümleri gördükçe yine kendime diyorum ki;
- bak hayat ne kadar da boş..
Bir gün varsın, bir gün sonra ise yoksun...
Şu üç günlük dünya da kalp kırmanın, kendini yıpratmanın ne anlamı var,
Gözlerini kapayıp bu dünyadan ayrıldığınız da yanınıza hiç bir şey götüremiyorsunuz, ne mal, ne mülk, ne para, ne evlat her şey geri de kalıyor.
Öyleyse yanımızda götüremeyeceğimiz şeyler için neden kendimizi yıpratıyoruz ?
En önemlisi sizden geriye  sadece yapmış olduğunuz iyilikler hayırlar kalıyor.
Arkanızdan ne iyi adamdı-kadındı, deyip hayr dualar ediyorlar, bol bol arkanızdan dualar okuyorlar...
İşte böyle bir insan olursanız ne mutlu size...

Geriye dönüp ne yazdığımı nasıl yazdığımı okumadan yayınlayacağım bu yazıyı, çünkü biliyorum eğer okursam hemen sileceğim ve sahte gülücükler atmaya devam edeceğim blogumda...
Ama ben de bir insanım zaman zaman gel-gitler yaşıyorum işte...
Her zaman neşeli şeyler bol sohbetli postlar yazamam ki...
Buraya kadar okuduysanız sizlerden dua istirham ediyorum, Rabbim ferahlandırsın inşallah, beni ve sizleri...



19.08.2012

BAYRAMINIZ MÜBAREK OLSUN



Çok şükr Rabbimize orucu ettik eda
Ayrılıyoruz senden ya şehr-i Ramazan elveda...

Hayırlı bayramlar...


17.08.2012

2012 İFTAR DAVETLERİNDEN : 3

Merhabalar efendim :)
Bu sene Ramazan-ı şerifte sözüm ona sık sık blogumu güncelleyecektim, geçen sene ki gibi ihmal etmeyecektim.  Geçen yıl iftar davetlerinin hepsini yayınlayamadan Ramazan-ı şerif bitmişti, hala elimde yayınlanmamış fotoğraf duruyor.
Ne yazık ki bu yıl da yapamadım,  Rabbim kabul eylesin oruçlarımızı ama ben bu sene çok zorlandım.
Günlerce çok sevdiğim bilgisayarımın bile ekranını kaldırmadım. 
Ki bu benim için gerçekten bir rekor. :)
Salı günü yengemden tatlı tatlı azar işittim zaten, yine bloga birşey yazmıyorsun hala bizim davet duruyor dedi.
Şimdi artık Ramazanın son günlerini yaşıyoruz, kendimi fazlasıyla zorlayarak aldım kucağıma bilgisayarımı ve başladım yazmaya.
Ramazan bitiyor artık geçen yılın, bu yılın davetlerinden derleme bir post da hazırlarım inşallah bundan sonra.

DSC_0023-001

Bu davet çok sevdiğimiz bir  arkadaşımıza ait.
Kendisi gelirken mutlaka fotoğraf makinelerimizi getirmemizi söyledi, biz de peki dedik. 
Sonuçta çok lezzetli mamalar yedik, güzel bir gün geçirdik, aslında geçen cuma yaşadığımız bu iftarı sıcağıyla yazacaktım, öyle konuşmuştuk eve gider gitmez yazarız demiştik.
Ancak bizim için çok önemli olan sevdiğimiz bir dostumuzun aile büyüğünden kötü bir haber alınca tadımız kaçtı, elimden gelmedi buraya hemen eklemek.
Rabbim şifa versin inşallah o amcamıza ve bütün hasta kullarına...

DSC_0018-001

Arkadaşımız maşallah pek maharetli, yine döktürmüştü.

Şöyle bir toparlarsak menüde:

İftariyelikler
Mercimek çorbası
Yoğurlu kabak ve havuç
Yoğurlu közlenmiş patlıcan salatası
Çoban salatası
Yaz dolması
Çiğ köfte
Maklube
Şeftali soslu kedidili tatlı

vardı.

DSC_0019-001

Bulgurlu bol yeşillikli yaz dolması

DSC_0025-001

Gecenin spesiyali Maklube

Çok lezzetliydi, ellerine sağlık canımın içi.

Maklube aslında tabağın ortasına konulup kenarlarına biraz salata, biraz yoğurt şeklinde sunum yapılıyor,  ama bu sefer hepsi birbirine karışıyor diye arkadaşımız bu şekilde sade servis yaptı, çok da iyi oldu.
Ben  (Allah düşürmesin tabii ki) ama hayatta yiyemem birbirine suyu karışmış yiyecekleri, hele pilavın yanına yoğurdu karıştıranı gördüğümde bile midem kalkar.


DSC_0031-001

Tatlımız başka bir arkadaşımızdan Şeftali soslu kedidilli tatlı, yanında dondurma ile servis ettik.

 Her ne kadar son anda gelen haberle morallerimiz bozulsa da yine de çok güzel ve keyifli b,r gece geçirdik.
Elde değil zaten gülmemek keyif almamak, öyle neşeli bir evsahibi ki arkadaşım.
Ellerine sağlık sevgili arkadaşım, bizi yine güleryüzünle çok güzel bir şekilde ağırladın.
Rabbim evinizden huzuru, kesenizden Hızır'ı eksik etmesin.

Artık sabah oldu bir kez daha, bana müsade gidip biraz uyumalıyım.
Bazen bu saatlerde hadi artık uyuyayım diyorum ama ne mümkün uykum gelmiyor 8-9 a kadar. 
Hazır şimdi gelmişken, gidip uyuyayım.
Hepinize hayırlı sabahlar diliyorum, Allahü tealaya emanet olun.

7.08.2012

2012 İFTAR DAVETLERİNDEN : 2

Merhabalar efendim,
Bir sahur sonrası daha sizlerle birlikteyim :)
Şaka bir yana gündüz gerçekten nete pek giremiyorum, ben oruçluyken asosyal biri olup çıkıyorum, bilgisayar gözümü alıyor, kayan yazılar başımı döndürüyor vs. vs.  arada bir sadece twittera göz atıyorum onu da zaten çoğu ya cebimden ya ipadden bakıyorum.  
O yüzden ben de blogcuğuma bir şeyler yazabilmek için sahuru bekliyorum.

Şimdi bu kısa giriş yazımızdan sonra gelelim bu postun konusuna :)
Pazar günü iftara misafirlerim vardı, bir önceki postta belirttiğim gibi dayımlar ve babamlar geldiler. 
Bu evime ikinci kez iftara geldiler çok büyük bir eksiklik benim için, yani onları bir kez daha aynı evde ağırladım tühh :) 
Dayımlarla her bir araya geldiğimizde bana: -Fatma sen hala aynı evde mi oturuyorsun? diyorlar.
Alıştılar artık benim taşınmama, bir evde en fazla iki yıl oturabildiğimiz için, bakalım bu evde ne kadar oturabileceğiz.  :) 

Bu salonda ki beylere hazırladığım dokuz kişilik masamız, hanımların altı kişilik masası içerideydi, onu buraya ekleyemeye gerek görmedim, zaten yeterince bol fotolu, uzun bir yazı olacak.

DSC_0062-001


Fotoğraflar yine eşimden bu sefer kendisine çook teşekkür ediyorum, fotoğrafları kesip biçmeme gerek kalmadı, hepsi de çok güzeldi. 
Hanımlara kırmızı masa hazırladım ve kırmızı şamdanları yaktım, beylerin masasına da bu uzun şamdanları koymuştum, kuzenim 5 yaşındaki Mervecik eşime -enişte içeride mumları yaktılar siz niye yakmadınız? demiş :)


DSC_0061-001


Menüde:

İftariyelikler
Domates çorbası
Zeytinyağlı barbunya
Yoğurtlu patlıcan salatası
Çoban salata
Cornflexli tavuk
Fırında baharatlı patates
Patlıcanlı kıymalı börek
Şehriyeli pilav 
vardı.

Tatlı olarak kuzenlerim Tayfur ve Murat'ın doğum günleri olduğu için onların istekleri doğrultusunda hazırladığım

Muzlu böğürtlenli saçaklı pasta vardı.


DSC_0059-001


Bizim ailede genellikle iftar sofrasında çay hazır olur, bir yandan yemek yerken bir yandan çay yudumlarız, yani en azından abim ve ben öyleyiz :)
Bu sebepten çay seti yine beylerin yanındaydı, doya doya çay içebilmeleri için.


DSC_0057-001


Bir şey itiraf edeyim mi size ?
Güya bu iftarı ben verdim ama sağolsun herkes yardım etti.
Annem pilavı ve böreği getirdi, 
Gelinimiz ve becerikli annesi Cemile teyze trafiğe kalmamak için evden erken çıkmışlar iyi de oldu bana son anda çok yardımları oldu.
Kevser çoban salatamızı hazırlarken, Cemile teyze bir yandan patlıcan salatasını yoğurtladı. 
Hepsine çoook teşekkür ediyorum yardımlarından dolayı.
 Ya siz de güya bu blog sahibini pek hamarat bişey sanıyorsunuz, yok canım çok beceriksizdir aslında o, siz bilmezsiniz :) 


DSC_0076-001

Pasta kursuna giderken, aynı zamanda yemek kursuna giden bir arkadaşımızdan ders notlarını almıştık cornflexi li tavuk onların arasında vardı, arkadaşımız Tuna çok güzel olduğunu söylemişti.
Ne zamandır aklımdaydı yapmak, kısmet dayımlara imiş.
Gerçekten de çok lezzetli oldular, bu daha fırından çıkarmadan önceki haliydi, üzerinin biraz  kızarması gerekiyor, ben son anda çekemem belki diye önceden çektim fotoğrafını.
Tarifini en kısa zamanda vereceğim.



DSC_0077-001

Yapıp yapmamakta kararsız kaldığım fırında zeytinyağlı baharatlı patatesler, sonra iyi ki yapmışım diye düşündüm :)



DSC_0079-001

Ve hepsinin tabakta ki halleri...

Servis tabaklarının hazırlığında yine yengelerim yardım etti, ben de rahat ev sahibi moduyla fotoğrafları çektim, eee blogger olmak hiç kolay değil :)

DSC_0093-002

Böğürtlenli, muzlu saçaklı pasta.

Tayfur'cuğumun ve Murad'cığımın doğum günü pastaları.

Bir hafta önce piknik iftarında yine dayımlarla beraberdik, Murad'ın doğum günü diye pasta almışlar Koska'dan, bir hafta sonrası da yani bana gelecekleri günde Tayfur'un doğum günü kutlanacak yine pasta alacaklardı.
Ben de dedim ki, pastacının evine pasta girmez ben yaparım pastayıi hatta daha ileri giderek bundan daha iyisini yaparım dedim :)
Eşimde destekledi, evet çok güzel oluyor dedi.
Coşkun dayım da hadi görelim o zaman dedi ve muzlu böğürtlenli olarak sipariş verdiler.
Elimden geldiğince hazırladım pastayı ama bir itiraf daha geliyor :)
 Bu güne kadar yaptığım en lezzetli pasta oldu, herkes çoooook beğendi, ben normalde meyveli pasta sevmememe rağmen ben de çook beğendim. 
Böylece koska'dan daha leziz pasta yaptığımı kanıtlamış oldum :)
Tüüü tüüü maşallah diyoruz ama değil mi? :)

Aslında daha önce de bahsettim diye hatırlıyorum, ciddi ciddi davet menüleri ve pasta siparişleri alıyorum, aklınızda bulunsun. Web sitesi hazırladım bunlar için yakında ondan da bahsedeceğim.

Şimdilik bu kadar gevezelik yeter diye düşünüyorum, bu arada geri dönüp yazdıklarımı okuyunca amma da yazmışım dedim, ben uzun postlardan çabuk sıkılırdım ama çok özlemişim blogumu, eee sahur sonrası karnımız tok, keyfimiz yerinde haliyle çenemize vuruyor :)
Siz beni bir de gündüz oruçluyken görün, sesim çıkmıyor, fazla konuşamıyorum :)
Saati yine sabahın altısı yaptım, hadi şimdi bana müsade, bir kısmınız işe gitmek için kalkarken ben daha yeni uykuya dalacağım. 

Ben sahur sonrası yazdım ama siz çoğunluk bu yazıyı gündüz okuyacaksınızdır, oruç oruç bu mamaları göreceksiniz, şimdiden hakkınızı helal edin. 

Rabbim Cennet nimetleri yemenizi nasip etsin inşallah.
Kalın sağlıcakla.