Pages

30.11.2010

HAMSİLİ PİLAV VE FIRINDA HELVA

Yemek kursunda yaptığımız bir lezzet.Her ne kadar karadenizli olsamda (sinop) bu güne kadar hiç tatmamıştım.Hoş bizde hamsi sadece tavada veya fırında yapılır öyle yok pilavı yok turşusu vs. vs. yapılmaz.Tatmamakla pek bir şey de kaybetmemişim pek benim damak tadıma göre değil.Pilavı çok lezzetli mümkünse pilavını ayrı hamsiyi tavada misss gibbi ayrı alayım:))Bizim usül hamsi tava için buraya tıklayabilirsiniz.
Gelelim bizim hamsili pilava...


MALZEMESİ:

1 kilo hamsi
2 su bardağı pirinç
1 kuru soğan
1 diş sarımsak
biraz sıvıyağ
2 su bardağı su (pilav için)
1 paket kuşüzümü
1 paket dolmalık fıstık
biraz maydanoz
1 çay kaşığı tarçın
1 çay kaşığı yeni bahar
1 tatlı kaşığı nane
1 kesme şeker
tuz.karabiber

YAPILIŞI:

Pirinçler sıcak suda 20 dakika bekletilir.
Yemeklik doğranan soğan ve sarımsak sıvıyağda kavrulur.
Pirinçler eklenir biraz daha kavrulur.
Tuz.şeker ve suyu ilave edilir pişirilir.
Pilav pişince kıyılan maydanoz ve kalan baharatlar eklenir ve karıştırılır.
Demlenmeye bırakılır.


Ayıklanmış hamsiler biraz tuzlanır.
Dışı alta gelecek şekilde yağlanmış kalıba sıkıca dizilir.
Yanları yine hamsiyle kapatılır.
Pişirilen pilav içine yayılır.

Kalan hamsiyle pilavın üstü kaplanır.
200 ısılı fırında kızarana dek pişirilir.
Ters çevirerek servis yapılır.




  • hamsileri kalıba çok sık  dizmek gerekiyor üst üste gelecek şekilde.hamsiler kızarınca küçülüyorlar.
  • çok fazla yağ kullanmayın hamsi yağlı olduğı için ağır gelebilir. 
  • biz o gün kalabalık olduğumuz için 2 ölçü kullandık 
  • ve kalıp olarakta yuvarlak borcama yaptık.      


Biz masada yemeğimizi yerken arkadaşlarımız hemen fırında helva hazırladılar.Hamsili pilavımızın arkasından helvamızı yedik.
Ben daha önce yemekteyiz programında görmüştüm ilk olarak fırında helvayı.



MALZEMESİ:

1 kilo gr. sade tahin helva
1 limon suyu
1 su bardağı ceviziçi

YAPILIŞI:

Helva bir çatal yardımıyla iyice ezilir.
Dövülmüş ceviziçi ve limon suyu eklenir.
Fırına dayanıklı kaplara paylaştırılır.
180 ısılı fırınfda helvalar eriyip kızarana dek pişirilir.
Ilık olarak servis yapılır.
  • mangalda en son kalan közün üzerinde de pişirilebilir.

28.11.2010

AVCI KEBABI

Yemek kursunda ben dahil 3 arkadaşla birlikte yaptığımız kebabımız...

Ayıptır söylemesi ama çok lezzetli oldu ehh ne de olsa bizim elimiz değdi:))


MALZEMESİ:

1 kilo kuşbaşı et
3-4 yemek kaşığı tereyağ
3 orta boy kuru soğan
2 adet domates 
3 adet patates
2 adet havuç 
1 su bardağı bezelye 
tuz,karabiber


YAPILIŞI:

İrice doğranmış soğan ve et tereyağda kavrulur.
Doğranan domatesler ilave edilir.
Halka doğranan havuçlarda eklenir sıcak su ilavesiyle pişmeleri sağlanır.
İri doğranan patates  ve bezelyeler ilave edilir.
Bütün sebzeler pişince tuz ve karabiberi eklenerek altı kapatılır.



  • kısık ateşte yaklaşık 2,5 saatte pişirdik.
  • sebzeleri ve eti hep iri doğranacak.
  • eğer domates yerine kekik koyarsanız o zaman da orman kebabı olur.
  •  dilerseniz 1 kaşık salça da ilave edebilirsiniz,malum mevsim kış ve domates zamanı değil.             

27.11.2010

HAVUÇLU TAVUK ÇORBA

Yemek kursumun ilk gününde yaptığımız güzel lezzetli ve besleyici bir çorba.

MALZEMESİ:

4 adet havuç
2 tavuk but
1 su bardağı tel şehriye
biraz sıvıyağ
tuz,karabiber
1 limon suyu 
1 yumurta sarısı

YAPILIŞI:

Tavuk bol suda haşlanır.
Rendelenmiş havuç ve sıvıyağ  tencerede biraz kavrulur .
Tavuk suyu ve didiklenen et eklenir.
Kaynayınca tel şehriyesi eklenir.
Şehriye pişince 1 kasede çırpılan yumurta sarısı ve limon suyu çorbayla ılıştrılıp ilave edilir.
Bir iki taşım kaynatılır.
Tuz ve karabiberi eklenip altı kapatılır.
Arzuya göre kıyılmış maydanozla servis yapılır.



26.11.2010

GÜZEL BİR GÜN...

Eylül ayında ismek in pasta kursuna yazılmıştım..Önceliğim pastaydı çok istiyordum değişik farklı pastalar yapmayı.Yedek listedeydim maalesef kayıtlar doluydu.Tam çıkarken yemek kursuna da yazılayım bari demiştim ve son anda ona da yazılmıştım onda da yedek listedeydim.Pasta kursundan çok umutluydum merakla bekliyordum telefonu.Zaman geçtikçe umudumu kaybetmeye başlamıştım.Taa ki...
Salı günü bir arkadaşa gitmiştim hiç beklemediğim bir anda telefonum çaldı veee...
Çok tatlı bir ses bana ismek yemek kursundan aradığını söyledi ve cuma günü başlayabileceğimi bildirdi.
Çok sevindim beklediğim haber pasta kursuydu ama yinede bir kursa katılmak fikri  beni çok mutlu etmişti.Oradaki arkadaşlarımla hemen sevincimi paylaştım hepsi de çok sevindi benimle birlikte.

Gelelim bu güne sabah erkenden kalkıp tam saatinde kursta oldum. 7 çeşid yemek yaptık.Yoğun istek üzerine pasta bile yaptık.Çok keyifli ve çok eğlenceli geçti.Hatta hiç bu kadar güzel geçeceğini tahmin edememiştim.

Davet masası gibi hazırlandı ve süslendi masamız.
Bu çok şık masada yemeklerimiz yendi, pastamızı kurabiyelerimizi yanında çayımızla birlikte yedik.
Tanıştık güldük eğlendik:)
Ben kendi adıma çok keyif aldım umarım diğer kurs arkadaşlarımda aynı keyfi almıştır.
Ferahnaz hocaya da teşekkür ederim bize böyle lezzetler tatmamıza ve çok keyifli bir gün geçirmemize sebeb olduğu için.

Gelelim ne mamalar yaptığımıza.

Bu gece sadece isimleriyle yetineceksiniz.
Tarifleri ve fotoğrafları daha sonra vereceğim.

İşte menümüz:

Havuçlu Tavuk Çorba
Avcı Kebabı
Hamsili Pilav
Roka Salatası
Un Kurabiyesi
Fırında Helva
Meyvalı Yaş Pasta




dipnot: resmin üzerine tıklayıp büyütebilirsiniz...

BİR GARİP MİM :))

Sevgili uğur böceği beni mimlemiş,mimin konusu garip alışkanlıklarınız.
Çok düşündüm taşındım ben bir türlü hatırlayamadım en yakın arkadaşıma sordum:

--senin garip bir alışkanlığın yok sanırım hiç görmedim.dedi.

Eşime -benim garip alışkanlığım var mı diye sordum.bana ne dese beğenirsiniz:

---evet var sence çook garipsin. dedi:)))))

Ve en garip alışkanlığımı söyledi ama yazacaksın haaaa dedi.

Evet bir garip alışkanlığım var bunalım takıldığım,stresli,üzüntülü,sıkıntılı olduğum zaman veya bir şeye fena halde kafayı takmışsam elim hep saçıma gider farkında olmadan parmaklarımı saçlarıma dolarım.

Ben bu garip mimi her zaman olduğu gibi

sevgili arkadaşım tuba ya
sevgili arkadaşım dilek e
sevgili sessiz teyyare ye
ve sevgili selinka ya

gönderiyorum.Bir de klasik bir şey ama isteyen alabilir benim dünyam mimledi diyebilir.
Hadi bakalım kızlar görelim sizin de garipliklerinizi :))

24.11.2010

KÖTÜ HUYLAR : HASET ETMEK

Haset etmek

Sual: Haset nedir?
CEVAPHaset, bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını istemektir. Onda olduğu gibi kendisinde de olmasını istemek haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Günah değildir.

Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanana, yani ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyene, kıskanç denir. Bu hâl, en kötü huylardan biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Böyle insan, kendinden aşağı olan insanı görmez de, kendinden yüksek ve varlıklı insanın her şeyini görür ve onu kıskanır. Kıskanç insan, Allahü teâlânın kendisine verdiği şeylere razı olmayan insan demektir. Allahü teâlânın verdiğine razı olmayan insandan, Allahü teâlâ da razı olmaz. Allahü teâlânın bir insandan razı olmaması ise, felaketlerin en büyüğüdür. Artık o insan, dünyada da, ahirette de zarardadır.

Bunun için, kendisinde kıskançlık ve haset duygusu olduğunu gören, bu kötü huyundan kurtulmalıdır. İnsanlar, kendilerini ıslah edebilirler. Kıskançlıktan kurtulanlar rahat ve huzura kavuşur. Bu iş, zenginlik ve fakirlik işi değildir. Bu iş, kalbin zenginliği ve fakirliği işidir.

Nice fakirler vardır ki, bir lokma ekmek kazanınca, Allahü teâlâya şükreder ve zenginlerin hâlini düşünmez bile. Nice zenginler de vardır ki, milyarlarına daha birkaç milyar ekleyemediği için üzüntü içindedir.

Kıskanç insan, başka bir insanın kendinden iyi giyinmesini, iyi yaşamasını hazmedemez. Yani onun boyunu bosunu, güzelliğini, çalışkanlığını, başarısını kıskanır. Daha kötüsü, onun başına gelen fenalıklara sevinir.

İşte bu hâl, kıskançlığın en kötü derecesidir. Böyle insandan, Allahü teâlânın yardımı kesilebilir. Daha da mahrum olur. İyi kalbli ve herkesin iyiliğini isteyen insan, Allahü teâlânın himayesinde demektir. Bir hadis-i şerifte, (Bir müslüman, kendisine istediği bir iyiliği, başka bir müslüman için istemezse ve bir müslüman, kendisine gelecek bir kötülüğü, istemediği halde, o kötülüğü başka bir müslüman için isterse, onun imanı tam değildir) buyuruldu. Yani, Peygamber efendimiz yalnız kendisini düşünenleri beğenmiyor. Başka müslümanları düşünenleri beğeniyor ve öyle yapmalarını istiyor. Düşünün bir kere; bütün dünya, Peygamber efendimizin bu emirlerini yapmış olsa, dünyada kavga, gürültü kalır mı?

Haset, tekebbüre sebep olur. Başkasında bulunan nimetlerin ondan ayrılarak kendisine gelmesini ister. Onun haklı olan sözlerini ve nasihatlerini reddeder. Ondan bir şey sorup öğrenmek istemez. Kendinden yüksek olduğunu bildiği halde, ona tekebbür eder. İmam-ı Gazali hazretleri, (Bütün kötülüklerin başı, kaynağı üçtür: Haset, riya, ucub) buyurdu.

Haset eden, çekemediği kimseyi gıybet eder, çekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamette, bu zulümlerinin karşılığı olarak, hasenatı alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri görünce, dünyası azap içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayır hasenat işleyenlere on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, birisi kalır. Haset edenin duası kabul olmaz.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, düşmanlık ve haset etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.) [Buhari]

(Müminin kalbinde imanla haset bir arada bulunmaz.) 
[Beyheki]

(Müslüman hayırlı olur. Haset edince hayır kalmaz.) [Taberani]

(Hasetten kurtulmak zordur. Haset ettiğiniz kimseyi incitmeyiniz!)
[İ. Ahmed]

(Hasetten sakınınız! Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de hasenatı yok eder.) [Ebu Davud]

Haset etmek, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Hasetçi, boşuna yorulur, üzülür. Üstelik büyük günaha girmiş olur. Hasedin, haset edilene dünyada ve ahirette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Hiçbir hasetçi muradına kavuşmamıştır. Haset, sinirleri bozar, ömrün kısalmasına sebep olur. Esmai diyor ki, 120 yaşındaki bir köylüye çok yaşamasının sırrını sordum, hiç haset etmediğini söyledi.

Haset edilene, dünya ve ahirette, hiç zarar olmaz. Haset edenin ömrü üzüntü ile geçer. Haset ettiği kimsenin nimetlerinin azalmadığını, hatta arttığını görerek, sinir krizi geçirir. Hasetten kurtulmak için, ona hediye vermeli, ona karşı tevazu göstermeli ve onun nimetinin artması için dua etmelidir.

Doğru olan bir şeyi kabul etmemeye inat denir. İnat, karşımızdakini aşağı görmek, ondan nefret etmek, ona düşmanlık beslemek, haset etmek gibi sebeplerden meydana gelir. Hakkı, düşmanımız da söylese kabul etmeliyiz! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlânın en sevmediği kimse, hakkı kabul etmekte inat edendir.) [Buhari]

Haset hakkında âlimlerin sözleri:
Bütün kötülükler, hırlaşmalar almak üzerinedir. Bütün iyilikler, vermek üzerinedir.
İlk haset eden şeytandır. Hazret-i Âdem’i çekememesi, kendisini isyana sevk etmiştir.

Herkesi memnun etmek mümkündür, yalnız haset edeni tatmin etmek zordur. Çünkü o, haset ettiği şeyin yok olması ile ancak memnun kalır.

Haset, iyileşmeyen bir yara gibidir. Onun dünyadaki bu sıkıntısı sebebiyle ahirette uğrayacağı azap, ceza bakımından kendisine yeter.

Haset edici kadar mazluma benzeyen bir zalim görmedim. Çünkü o, sana verilen nimeti kendisine işkence olarak görür.

Haset eden, servet düşmanıdır. Kimin malı, nimeti varsa ona buğzeder. Ona bunu niye verdin diye Rabbine darılmış olur. Allahü teâlâ fazlını dilediğine verir. Haset eden, niye ona verdin diye Allah’ın fazlı için cimrilik eder. Mal ve nimet sahibinin rüsvay olmasını, elindeki nimetlerin gitmesini ister. Haset eden her yerde zelil olarak anılır. Melekler lanet eder. Yalnız iken üzüntüsü artar. Can çekişirken, sıkıntısı artar. Kıyamette rüsvay olur, Cehennemde cezasını da çeker.

Ey insanoğlu, niçin kardeşini çekemiyorsun? Ona verilen onun hakkı ise, Allahü teâlânın ikram ettiği kimseye kızmaya ne hakkın var? Şayet hakkı değilse, Cehenneme girecek adamın nesini çekemiyorsun?

Aralarında ilgi bulunanlar haset ederBirbirinden uzak ayrı yerde yaşayıp, aralarında ilgi bulunmayan kimseler arasında, birbirleriyle ilgi bulunmadığı için haset de bahis konusu olmaz.

Bir kimse, karşısındakinin kibirlenmesine dayanamaz, aralarında düşmanlık veya rekabet bulunduğu vakit haset edebilir. Bunlar sık sık karşılaşırlar. Biri diğerinin görüşüne uymazsa, öteki ondan nefret eder, ona karşı böbürlenmeye başlar. Bunun içindir ki, âlim âlime haset eder de abide haset etmez, abid de, başka bir abide haset eder, fakat bir âlime haset etmez. Aynı şekilde yazar yazara, tüccar tüccara haset eder. Kısaca herkes kendi mesleğinden olana haset eder.

Bir kimse, daha çok kardeşine haset eder. Tüccarın maksadı diğer tüccar ile birleşir. Aynı zamanda komşu olduğu tüccar ile uzaktaki arasında da fark vardır. Bütün bu sebeplerle, kendisine yakın olan meslektaşına daha çok haset eder. Bunun gibi, bir pehlivan, bir yazara değil, başka bir pehlivana haset eder. Çünkü onun maksadı yazı ile değil pehlivanlıkla şöhret kazanmaktır.

Bütün bu hasetlerin aslı düşmanlıktır. Düşmanlığın aslı da menfaat çatışmasının bir noktada birleşmiş olmasıdır. Bu da, menfaatleri ayrı veya uzaklarda bulunanlar arasında değil, menfaatleri müşterek olup, birbirine yakın olan kimseler arasında olur. Bu sebeple bunlar arasında haset çoğalır. Haset eden, her tarafta tek olarak anılmasını ister, kendi sahasında karşısına rakip olarak çıkacak herkese, nerde olursa olsun haset eder, fakat bu azdır.

Bütün bunların kaynağı, dünya sevgisidir. Hakiki din âlimleri arasında ise çekemezlik yoktur. Hepsinin maksadı, kullar indinde değil, Allah katında mevki sahibi olmaktır. Gerçek âlim, herkesin kendisinden daha bilgili ve daha iyi müslüman olmasını ister. Fakat âlim geçinenler, ilimleri ile menfaat peşinde koştukları için birbirine haset eder.

Hakkın adaletine kızılmaz
Haset, bir kalb hastalığıdır. Kalb hastalıkları, ancak ilim ve amel ile tedavi edilir. Hasedin zararı insanın kendisinedir, haset edilene bir zararı yoktur. Haset sebebiyle Allah’ın taksimatına rıza gösterilmemiş olur. Onun adaletine kızılmış olur. Bu ise tevhidin özüne aykırıdır. Ateş odunu yakıp yok ettiği gibi, haset de amelleri yok eder.

Sen haset ettikçe, içinde bir ateş yanar, kendi kendini kemirir, perişan olursun. Haset edilenin nimetini Allahü teâlâ artırır. Onun nimeti arttıkça senin de hastalığın artar, sıkıntı içinde kıvranır durursun. Göğsün daralır, uykun kaçar ve bu hastalık ölüme kadar götürür. Zaten düşmanın istediği de budur. Sen onun perişanlığını isterken, kendin perişanlığa düşmüş olursun. Bununla beraber senin hasedinin onun elindeki nimete bir etkisi olmaz. Hatta ahirette, seni sıkıntıya düşürdüğü için hasetten vazgeçmen gerekir. Çünkü faydasız bir sıkıntıdır. Allah’ın gazabına uğramaya çalışmaktan daha büyük ne olur?
Haset etmekle kimseye bir zarar veremezsin. Neymiş onun arabası senin arabandan iyi imiş. Onun evi, daha geniş ve daha uygun bir semtte imiş. N’olacak yani, senin hasedin, Allahü teâlânın ona takdir ettiği nimete mani olabilecek mi? İmkansız... Şayet sen, hasedin sebebiyle onun nimetinin yok olacağını düşünürsen, bu bir ahmaklıktır. Çünkü, eğer nimetler haset ile yok olsa, hiç kimsede hiçbir nimet, hatta iman nimeti de kalmazdı.

Hasede sebep olan şeyler
Sual:
 Haset nedir ve hasede sebep olan şeyler nelerdir?
CEVAPİmam-ı Gazali hazretleri buyurdu ki:
Haset, bir kimsenin elindeki nimeti ona çok görüp, onun elinden gitmesini istemek demektir ve haramdır. Ancak kötü birinin, eline geçen servet ile fitne uyandırdığı, bu sebeple ara bozup herkese eziyet ettiği zaman, bu nimetin onun elinden çıkmasını istemek, bu adamın bu varlığına memnun olmamak, günah değildir. Çünkü, sen onun yok olmasını, nimet olduğu için değil, onu kötülükte kullandığı için istiyorsun. Şayet adam yaptığı fesatlıktan vazgeçseydi, onun elindeki nimete üzülecek değildin.

Allahü teâlânın taksimatındaki kazasına rıza göstermemek, hasedin haram olduğuna delâlet etmektedir. Sana zararı dokunmayan bir müslümanın rahata ulaşmasına hoşlanmamak, hasetten başka şey değildir.

Hasedin dereceleri
1-
 Haset ettiği kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki onda bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.

2-
 Haset ettiği adamın elindeki nimetin, kendi eline geçmesini istemektir. Mesela, adamın güzel evi veya güzel arabası var, yahut üstün mevkidedir. Adamın, “Bunlar benim olsa” demesidir. Bunun arzusu o nimete sahip olmaktır. Maksadı, o nimeti kendisinin elde etmesidir. Yoksa birincisinde olduğu gibi, “Ne onda, ne de bende olsun” şeklinde değildir. Başkası bu nimetten neden istifade ediyor, demiyor, ben neden istifade edemiyorum, diyor. Ondaki nimet bende olsun demek uygun değildir.

3-
 Ondaki nimetin benzerinin kendisinde olmasını istemesidir. Şayet kendi eline onun gibisi geçmeyecekse, onda da olmasın diye, arzu etmesidir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allah’ın kiminizi kiminizden üstün kılmaya vesile yaptığı şeyleri ummayın!) [Nisa 32]

4-
 Onda olan nimet gibi bir nimetin de kendi elinde bulunmasını arzu etmek, fakat onun elindeki nimetin elinden çıkmasını istememektir. İşte bu, dünyalık hususunda ise affedilmiştir.

Hasede sebep olan şeyler
1-
 Düşmanlık: İnsan, kendisine veya bazılarına yaptığı kötülük sebebiyle birine düşmanlık eder, kin besler. Kin ise intikam ile yatışır. Düşmanına bir felaket geldiği zaman, bunu kendi kerametine hamlederek buna sevinir ve bunu kendi mükafatı sanır.

2- Çekememek:
 Varlık sahibinin üstünlük taslaması onun ağrına gider. Emsallerinden biri mevki, ilim veya servet sahibi olduğu takdirde, kendisine karşı kibirleneceklerinden, kendisinin buna dayanamıyacağı için haset eder. Yani hasedi, kendi kibrinden dolayı değil, karşısındakinin kibrine dayanamıyacağından dolayıdır.

3- Kibir:
 Kibirlenip, karşısındakini küçük görüp kendine hizmet ettirmesi ve bütün arzularında kendi emrinde olması isteğidir. Birinin başına bir devlet kuşu konsa, buna haset eder. Kâfirlerin çoğunun Resul-i Ekrem efendimize karşı hasedi, Onun kendilerine karşı ululuk iddia etmesi korkusundandır. (Biz ulu kimseler iken bir öksüz nasıl olur da başımıza geçer ve biz ona nasıl boyun eğeriz) dediler.

4- Şaşkınlık:
 Aynı tahsilli, aynı yaşta ve aynı memleketli olmasına rağmen bazı arkadaşlarının mal, mülk sahibi olmalarına hayret edip kıskanır.

5- Gayesine ulaşamama korkusu:
 Bu da iki kişinin bir maksatta birbirine üstünlük arzusuna dayanır. Arzusuna tek başına ulaşabilmekte kendisine yardımcı olan her nimete, öbürü haset eder. Birinin o arzuya erişip diğerinin erişememesi hâlinde birbirine haset ederler. Ana-babanın sevgisini kazanmaktaki evlatların yarışması, talebelerin hocalarının sevgisini kazanmaktaki yarışmaları, gazetecilerin okuyucu çekmek için yarışması ve birbirine haset etmeleri hepsi bu kısımdandır. Her iki tarafın maksadı aynıdır. Maksatlarına ulaşmakta birbirine haset ederler.

6- Lider olma sevdası:
 Bir kimse, herhangi bir ilim dalında, parmakla gösterilen tek bir insan olmayı arzu eder. Övülmek sevgisi kendisine galebe çaldığı zaman, insanlar tarafından, “İşte bu kimse, kendi sahasında zamanının tek insanıdır, emsâli yoktur” gibi sözlerle övülünce, buna sevinir. “Falan yerde de bu sahada üstün biri var” diye duyduğu zaman canı sıkılır. Bu kişinin, kendisiyle ortak olan bu varlığının, elinden gitmesini ve hatta ölümünü bile arzu eder. Bu ortaklık mevkide, ilimde, sanatta, güzellikte, servette ve benzerlerinde olabilir. Cihanda emsâlsiz ve tek kalması sebebiyle sevindiği her hususta durum aynıdır. Burada hasedin sebebi tek başına otorite olmak sevdasından başka bir şey değildir. Yahudi âlimleri, Resul-i Ekremin hak peygamber olduğunu bildikleri halde, başkanlıklarının elden gideceğinden korktukları için, Peygamber efendimize haset ederek inkâra kalkıştılar.

7- Kötü huy:
 Hiçbir sebep olmadan kötü huyu, cimriliği sebebiyle kimsede bir varlık görmek istemez ve onlara haset eder. Ona, bu nimetlere Allahü teâlânın mazhar kıldığı bir kimsenin iyiliklerinden bahsedilince, canı sıkılır. Bu kişi, daima başkalarının gerilemelerini seven ve Allahü teâlânın lütfuna cimrilik gösteren bir insandır.

Kimi de var, başkasının malında cimrilik eder, yani başkasının malını da başkasına reva görmez. Aralarında hiçbir alaka bulunmadığı halde, Allahü teâlânın kullarına verdiği nimete cimrilik eder ve onlara haset etmeye başlar. Bunun kötü huyluluktan başka bir sebebi yoktur. Bunun tedavisi pek zordur.

Hazret-i Enes anlatır: Resul-i Ekrem, (Şimdi içeri Cennetlik bir zat girecektir) buyurdu. Az sonra, Ensardan, bir adam çıkageldi. Ertesi gün, Resul-i Ekrem yine önceki gibi söyledi. Yine aynı adam çıkageldi. Üçüncü gün de aynı şey oldu. Abdullah bin Amr, o adamın evinde birkaç gün misafir kaldıktan sonra şunları anlattı:
- Üç gece onunla kaldım. Gece kalkıp namaz kılmadı. Bizlerden fazla bir ibadet yapmadığı halde Cennetlik oluşunun sebebini anlayamadım. Adama dedim ki:
- Resulullah seni niçin övüyor?
- Hiç kimseye haset etmem.
- Şimdi anlaşıldı. Seni o dereceye ulaştıran budur. (İ. Ahmed)

Hazret-i Musa’nın imrendiği zatMusa aleyhisselam, salih bir zata imrenip, kim olduğunu sordu. Allahü teâlâ, (Bu zat, şu üç amel ile bu mertebeye ulaşmıştır: Kimseye haset etmedi, ana-babasına âsi olmadı ve söz taşımadı) buyurdu.

Hazret-i Zekeriyya da Allahü teâlânın şöyle buyurduğunu haber veriyor:
(Haset eden kimse, nimetime düşman olan, kazâma kızan, kullarım arasındaki taksimatıma razı olmayan biridir.)
Hazret-i Safiyye anlatır: Bir gün, babam amcama sordu:
- Bu Peygamber hakkında ne diyorsun?
- Hazret-i Musa’nın müjdelediği Peygamberdir.
- O halde niçin iman etmiyorsun?
- Bizden gelmediği için, ölünceye kadar düşmanlık edeceğiz.
İşte hasedin vardığı acı nokta...

Hasedin zararları 
Haset edilen kimse, senin zulmüne uğramış, bir mazlumdur. Hele haset edip çekiştirir, kötülüklerini söylersen, bunlar senin ona verdiğin hediyelerdir. Hep onun ekmeğine yağ sürmüş oluyorsun. Yani ona ibadetlerinin sevabını verip, onun günahlarını yükleniyorsun. Böylece kıyamette müflis olacaksın.
Düşman, hasmının beladan belaya uğramasını ister. Haset hastalığı ile senin yüklendiğin bela, bütün felaketlerden büyüktür. Düşmanlarının en büyük arzuları kendilerinin refahta, hasımlarının sıkıntıda olmalarıdır. Sen kendi kendine onların arzularına uymuş oldun. Bunun için düşmanın, senin ölmeni değil, böylece sürünmeni, ellerindeki nimetlere bakarak haset ateşi içinde hep kıvranmanı isterler.
Bunları düşünebilirsen, kendi kendinin düşmanı ve düşmanının dostu olduğunu kolaylıkla anlamış olursun. Çünkü davranışın, dünya ve ahirette senin aleyhine, hasmının lehinedir. Bu işin zararı senin, kârı onundur. Herkesin yanında nefret edilirsin. Allah katında da kötü birisisin. Sen istesen de istemesen de haset ettiğin kimsenin nimeti devam eder gider.

Eğer ahiretteki hâlini rüyada bile görebilseydin, korkunç bir manzara ile karşılaşırdın. Hâlin, tıpkı, öldürmek için düşmana kurşun atan, fakat mermisi geri teperek gözüne isabet edip gözünü çıkaran ve buna fazla sinirlenerek ikinci kurşunu atan ve ikinci mermi de aynı şekilde geri teperek diğer gözünü çıkaran, buna daha da sinirlenerek attığı üçüncü kurşunun yine kendi beynine saplanan ve hasmı esenlik içinde bulunan kişinin durumuna benzer. O, durmadan hasmını hedef alıp kurşun atar, mermiler ise geri teperek kendisine isabet eder. Bunun bu hâline, düşmanları kahkaha savurur. İşte şeytan böyle maskara eder.

Haset edenin durumu bundan da fecidir. Çünkü bu kişinin hasmına atıp tersine dönerek kör olmasına sebep olduğu gözleri, nihayet ölüme kadar yaşayacak ve ölüm ile onlar da yok olacaktı. Ama hasetten meydana gelen günah, ölüm ile yok olmaz. Bu sebeple Allahü teâlâyı öfkelendirir ve Cehenneme girer. Gözünün kör olması, Cehenneme girip Cehennemin kendisini yakmasından, elbette çok daha hafiftir.
Şu işe bak! O, haset ettiği kimsenin nimetinin elinden alınmasını isterken, Allahü teâlâ o nimeti almadığı gibi, ötekini sıkıntıdan sıkıntıya sokmuştur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Kişi kazdığı kuyuya kendi düşer.) [Fatır 43]

Çok kere düşmanı için istediği aynen kendi başına gelir. Bunlar, hasedin ilim ile tedavisidir. Eğer akl-ı selim ile düşünürsen, haset ateşini kalbinde söndürürsün. Çünkü hasedin, kendini helak ettiğini, düşmanını sevindirdiğini, haset sebebiyle huzurunun bozulduğunu ve neticede Allahü teâlânın hışmına uğradığını bilirsin.

Hasedin amel ile tedavisi şöyledir: 
Haset arzularının aksini yapmakla hasedini tahakküm altına alırsın. Mesela, hasmını kötülemek istersen, hemen onu öv, kibretmek istersen tevazu göster, ondan özür dile, şayet vermemeyi teklif ederse, vermeye gayret et! Yapmacık da olsa tatlılık, kini ortadan kaldırır ve gönülleri birbirine bağlar. Bu sayede kalb, haset hastalığından kurtulur. Haset edilen kimse, senin böyle zoraki yaptığını bilse de, yine memnun kalır ve seni sevmeye başlar, bu suretle karşılıklı sevgi başlar ve haset hastalığı da kaybolur. Çünkü tevazu, övmek ve sevgisini bildirmek, karşısındakine etki ederek onu sever. Zoraki yaptığı iyilikler, zamanla huy haline gelir. Böylece hasetten kurtulmuş olursun.

Elbette bu arada şeytan boş durmaz, senin bu durumun onu çok üzer, sana (münafıklık yapıyorsun) diye vesvese verir. Sen de, münafıklık zilletine düşmeyeyim diye sakın şeytanın oyununa gelme!

Hastalıklar acı ilaçlarla tedavi edilir. İlacın acılığına dayanamayan, şifanın zevkine eremez. Hasedin tedavisinde kullanılan, düşmana karşı alçak gönüllülük, onu övme gibi hâllerin acılığını, ancak yukarıda bildirilen manaları bilmek kolaylaştırır. Ayrıca Allahü teâlânın kazasına rıza ile elde edilecek sevap, Allah’ın sevdiğini sevmek de bu güçlüğü yener. Murada ermemek zillettir. Bu zilletten kurtuluş ancak iki şeyin biriyle mümkündür. Ya dilediğin şey olacak veya olacak şeyi dileyeceksin. Birincisi senin elinde olmadığı için, bu hususta uğraşmak manasızdır. İkincisi ise mücahede ve riyazet ile mümkündür. O halde akıllı olan, bu ikinci çareye başvurur.

[Riyazet, nefsin arzularını yapmamak demektir. Nefs ahmak olduğu için her istediği kendi zararınadır. Nefs daima haramları ister. Mücahede ise, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır. Nefsimiz, iyilik ve ibadet etmemizi istemez. Nefse, günahlardan kaçmak, ibadet etmekten daha güç gelir. Onun için günahtan kaçmak daha sevaptır.] (İhya)

Mümine kâfir diyenin kendisi kâfir olur
Sual:
 Bazı kimseler, haset yüzünden çok iyi tanıdığım bir müslümana yahudi diyorlar. Halbuki bildiğiniz gibi, bir kimse istediği dini seçebilir. Fakat hiç kimse yahudi olamaz. Yahudi olmak için yahudi olarak doğmak şarttır. Böyle haset ederek bir müslümana yahudi demenin dindeki yeri nedir?
CEVAPM.Hadimi hazretleri buyuruyor ki:
(Haset etmek, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Hasetçi, boşuna yorulmuş, üzülmüş olur. Üstelik büyük günaha girmiş olur. Haset, sinirleri bozar, ömrün azalmasına sebep olur. Hasedin, haset edilene dünyada ve ahirette hiç zararı olmaz. Üstelik faydası olur. Haset ettiği kimsede nimetlerin azalmadığını, arttığını [kervanın yürüdüğünü] görerek sinir krizleri geçirir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümin imrenir, münafık haset eder.) [İ. Maverdi]

(Müminin kalbinde, imanla haset bir arada bulunmaz.) [Beyheki]

(Haset edenler benden değildir, ben de onlardan değilim.)[Taberani]

Berika
’daki bu yazı, hasedin ne kadar kötü olduğunu göstermektedir. Hasetçinin yalan söylemesi, iftira etmesi ayrı bir günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kimse, bir mümin hakkında olmayan bir şey söylerse, iftiraya uğrayan kimse, onu affedinceye kadar, Allahü teâlâ onu Cehenneme sokar.) [Ebu Davud]

(Bir müminde her haslet bulunabilir. Ancak hıyanet ve yalan bulunamaz.)
 [İbni Ebi Şeybe]

(Yalan, münafıklıktan bir kapıdır.) [İbni Adiy]

Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Yalan söyleyenler, iftira edenler, ancak Allahü teâlânın âyetlerine inanmayanlardır. İşte onlar, yalancıların tâ kendileridir.) [Nahl 105 Beydavi]

Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki:
(Yalan, imana aykırıdır.) [Beyheki]

(Münafığın üç alameti vardır: Yalan söyler, sözünde durmaz ve emanete hıyanet eder. Böyle kimse, müslüman olduğunu söylese, namaz kılsa, oruç tutsa da münafıktır.) 
[Buhari]

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
(Böyle kimselerin bozuk sözlerine üzülmeyiniz! Kur'an-ı kerimde,(Herkes, kendine uygun işi yapar) buyuruluyor. (İsra 84) [Yani kişinin işi ve sözü, kendinin aynasıdır.] Böyle aşağı kimselerin sözlerine iyi ve kötü karşılıkta bulunmamak daha iyidir. Yalanın sonu gelmez. Onların birbirini tutmayan sözleri, kendilerini rezil etmeye yetişir. Allahü teâlânın aydınlatmadığı kimseye, başkası ışık veremez. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Allah de, sonra onları bırak! Bozuk işlerinde, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar!) [Enam 91, Mektub. 204]

Aynı evliya zat yine buyuruyor ki:
(Bir zan ile bir müslümana kötü damgası basmak, yer yer dolaşıp, onu sapık olarak yaymaya çalışmak bir din adamına yakışır mı? Müslüman olan bir kimse, bir insandan dine uygun görünmeyen bir söz işitince, bu söyleyeni incelemelidir. Söz sahibi, sapık ve zındık ise, buna doğrusunu söylemeli, sözünde iyi mana aramamalıdır. O sözün sahibi müslüman ise, onun sözüne iyi mana vermeye uğraşmalıdır. Eğer faydalı olmak için değil de, bir müslümanı kötülemek için yapılıyorsa, buna bir şey diyemem.) [c.3, m.121]
Suizan ederek bir müslümana kâfir denmez. Bir savaşta, kelime-i şehadet getiren birisini öldüren kimseye, Resulullah efendimiz,(Kelime-i şehadet söylerken niçin öldürdün?) buyurdu. O kimse de, (Dili ile söylüyordu, kalbi ile inkâr ediyordu) dedi. (Kalbini yarıp da baktın mı?) diyerek onu azarladı. Onun için, günahkâr da olsa, mümine kâfir demekten sakınmalıdır! Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Mümine kâfir diyenin, kendisi kâfir olur.) [Buhari]

Haset, gayret ve kıskançlık 
Başkasının, kendinden üstün olan her şeyini kıskanan, yani ondaki üstünlüğün, yalnız kendinde olmasını isteyen insana, kıskanç denir. Bu hâl, insanlığın en kötü huylarından biridir. Kıskanç insan, ömrü boyunca rahatsız insandır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Haset etmeyin, ateş odunu yaktığı gibi, haset de ibadetlerin sevaplarını giderir.) [İbni Mace]

Haset eden, onu gıybet eder, çekiştirir. Onun malına, canına saldırır. Kıyamet günü, bu zulümlerinin karşılığı olarak, yaptığı iyilikler alınarak ona verilir. Haset edilendeki nimetleri görünce, dünyası azap içinde geçer. Uykuları kaçar. Hayır, hasenat işleyenlere, on kat sevap verilir. Haset bunların dokuzunu yok eder, birisi kalır. Küfürden başka hiçbir günah, hasenatın sevaplarının hepsini yok etmez. İslamiyet’e önem vermeyerek haram işlemek ve küfre sebep olan işleri yapmak, sevapların hepsini yok eder. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Eski ümmetlerden iki kötülük haset ve kin size bulaştı. Dinlerini haset ve kinle yıktılar.) [Tirmizi]

Haset etmek, Allahü teâlânın takdirini değiştirmez. Boşuna üzülmüş, yorulmuş olur. Kazandığı günahlar da, cabası olur. Hiçbir hasetçi muradına kavuşmaz, kimseden saygı görmez. Haset, sinirleri bozar. Ömrünün azalmasına sebep olur. Haset olunanın, dünyada ve ahirette, bundan hiç zararı olmaz. Hatta faydası olur. Haset edenin ömrü üzüntü ile geçer. Haset ettiği kimseden nimetlerin azalmadığını, hatta arttığını görerek, sinir krizleri geçirir. Hasetten kurtulmak için, ona hediye göndermeli, onu övmeli, ona karşı tevazu göstermeli, onun nimetinin artmasına dua etmelidir.

Haset
, kıskanmak, çekememek demektir. Yani, Allahü teâlânın birisine vermiş olduğu nimetin ondan gitmesini istemek demektir. Ondan gitmesini istemeyip de, kendisinde de olmasını istemek, haset olmaz. Buna gıpta etmek, imrenmek denir. Gıpta güzel bir huydur. İslamiyet’in ahkamına, yani farzları yapmaya ve haramlardan sakınmaya riayet eden, gözeten salih kimseye gıpta edilmesi vaciptir. Dünya nimetleri için gıpta etmek tenzihen mekruh olur. Birisinde bulunan kötü, zararlı şeyin gitmesini istemek, gayret olur. Gayret gösterene de gayur denir.Gayret, bir kimsede olan hakkına, onun başkasını ortak etmesini istememektir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Mümin gayur olur. Allahü teâlâ ise daha gayurdur.) [Müslim]

(Allahü teâlâdan daha gayuru yoktur ve mümine gayret ettiği için fuhşu yasaklamıştır.) [Buhari]

(Namus gayreti imandandır.) [Deylemi]

Namusunu kıskanmayana deyyus denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, Cenneti yaratınca, “deyyus senin kokunu bile duyamaz” buyurdu.) [Deylemi]

Allahü teâlânın gayret etmesi, kulunun kötü, çirkin şey yapmasına razı olmamasıdır.
İnsanın Allahü teâlâya gayret etmesi, haram işlenmesini istememekle olur.

Yusuf
 aleyhisselamın, (Sultanın yanında benim ismimi söyle!) demesi gayret-i ilahiyyeye dokunarak, senelerce zindanda kalmasına sebep oldu. İbrahim aleyhisselamın, oğlu İsmail’in dünyaya gelmesine sevinmesi, gayret-i ilahiye dokunarak, bunu kurban etmesi emrolundu. Allahü teâlânın çok sevdiklerine, bazı evliyaya böyle gayret etmesi çok vâki olmuştur.

Müslümana kâfir demek
Sual:
 Bazı Müslümanlar için, (Bunlar, Bizans’ın torunlarıdır. Bunların namazları, kabul olmaz. Bunlara herhangi bir şekilde yardım edenler, Cehenneme bilet kesmişlerdir) diyerek, açıkça kâfir olduklarını söylemek, küfür değil midir?
CEVAPİslam âlimleri buyuruyor ki:
Küfür isnadı, iki başlı ok gibidir. Oku atınca, karşı taraf kâfirse orada kalır, şayet değilse, ok geri döner sahibini vurur, yani söyleyen kâfir olur.

Fıkıh kitaplarında da, kendisine kâfir denilen kimse kâfir değilse, Müslüman ise, söyleyenin kâfir olacağı bildiriliyor. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Mümine kâfir diyenin, kendisi kâfir olur.) [Buhari]

Kıskanmak ve imrenmek
Sual:
 Dinimizde kıskançlık yasaktır ama Peygamber efendimizi gören ve Onun zamanında yaşayanları ister istemez kıskanıyoruz, bu günah olur mu?
CEVAP
Ona kıskanmak denmez, imrenmek denir. İmrenmek sevaptır, iyidir.

kaynak      dinimizislam.com

22.11.2010

ARKADAŞLAR KAHVALTIDA VE MOR LAHANA SALATASI

Burada bahsettiğim arkadaşlar davetim evimde verdiğim son davet oldu.
Uzun zamandır ev arıyorduk sonunda bulduk ve  benim için de çook büyük bir süpriz oldu.
Davetten 2-3 gün sonrasında taşındım hiç beklemiyordum bu kadar çabuk olacağını.
Neyse taşınma detaylarına girmeyeyim şimdi daha sonra bahsederim.
Bir kaç hafta önce kahvaltıya arkadaşlarımı çağırmıştım hafta diyorum ama nereyse 2 ay olmuş düşününce hatırladım.



Mor lahana salatası

birazdan vereceğim tarifini


krepin tarifi daha sonra



Mor lahana salatamızın tarifine geçelim isterseniz.

MALZEMESİ:

1 küçük boy lahana
iri dövülmüş ceviziçi veya fındıkiçi
süzme yoğurt
1 tatlı kaşığı mayonez (arzuya göre)
dereotu üzerine (arzuya göre)
tuz

YAPILIŞI:

Lahanaları ince ince kıyalım.
İçine ceviziçini süzme yoğurdu arzuya göre mayonezi ekleyip karıştıralım.
Tuzunı ayarlayalım.
Servis yaparken üzerini dileğimiz gibi süsleyip servis yapalım.

16.11.2010

HAYIRLI BAYRAMLAR...


Kurban bayramının tüm islam alemi için hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum...
İnşaallah yüzlerimizde tebessüm,kalbimizde mutlulukla ahh o eski bayramlar tadında bir bayram daha geçiririz...

14.11.2010

HAYDİ BİR DOST DA SEN HEDİYE ET !

Bloglarda dolaşırken Lam-ı tarif blogunda çok güzel bir etkinliğe rastladım.


İnsana verilebilecek en değerli en anlamlı en güzel hediyenin kitap olduğunu düşünenlerdenseniz sizin de bu güzel etkinliğe katılmanızı tavsiye ederim.
Daha ayrıntılı bilgi için buraya tıklayınız.

20 SORUYLA BEN

Sevgili ve pek kıymetli arkadaşım Dilekce hayata dair blogunun güzel ve düşünceli sahibi Dilekcim beni mimlemiş.
Sağolsun beni düşünür ve hiç atlamaz.
Çooook teşekkür ederim canım...

1.EN SEVDİĞİNİZ KELİME?

Aşkım

2.NEFRET ETTİĞİNİZ KELİME?

Hayırr yaa

3.NE SİZİ HEYECANLANDIRIR ?

Sevdiğim insanlarla beraber olmak

4.HEYECANINIZI NE ÖLDÜRÜR?

Unutulmak

5.EN SEVDİĞİNİZ SES?

Dostlarım ve ailemin sesi

6.NEFRET ETTİĞİNİZ SES?

Gereksiz korna sesi,bağırarak şarkı söylemek,ani sesler vs.

7.HANGİ MESLEĞİ YAPMAK İSTEMEZSİNİZ?

Polis

8.HANGİ DOĞAL YETENEĞE SAHİP OLMAK İSTERDİNİZ?

Çocukken hep zihin okumak isterdim sanırım şimdi buna gerçekten ihtiyacım var...

9.KENDİNİZ OLMASAYDINIZ KİM OLMAK İSTERDİNİZ?

Yine çocukken hep erkek olmak isterdim onların yaşamının kadınlardan daha özgür olduğunu düşünüyorum.

10.NEREDE YAŞAMAK İSTERDİNİZ?

Yanımda sadece beni gerçekten seven dostlarım ve ailemin olduğu her yerde yaşayabilirim...

11.EN ÖNEMLİ KUSURUNUZ NEDİR?

Fazla iyi niyetli olmam insanlarla çabuk kaynaşıp hemen onları dostum sanmam sahiplenmem o kadar çok darbe yedim ki bu yüzden ama hala kötü düşünemiyorum...

12.SİZE EN FAZLA KEYİF VEREN KÖTÜ HUYUNUZ?

İnce düşünceli olmam sanırım pek hoş olmasada...

13.KAHRAMANINIZ KİM?

Peygamber efendimiz aleyhisselam,Fatih Sultan Mehmet Han,kısaca adil Osmanlı hükümdarları

14.EN ÇOK KULLANDIĞINIZ KÜFÜR?

Gerizekalı,süzme salak

15.ŞU ANKİ RUH HALİNİZ NASIL?

Parçalı bulutlu :) :(

16.HAYAT FELSEFENİZİ HANGİ SLOGAN ÖZETLER?

Allaha tevekkül edenin yaveri Hakdır,na-şad gönül bir gün olur şad olacaktır...

17.MUTLULUK RÜYANIZ NEDİR?

Dedikoducu fitne fücur insanlardan uzakta eşimle dostumla anne-babamla ve beni Allah rızası için sevenlerle beraber huzur içinde yaşamak...

18.SİZCE MUTSUZLUĞUN TANIMI NEDİR?

Kıskançlık, çekememezlik, hased etmek, dedikodu etmek, başkaları hakkında bilmeden ileri geri konuşmak, gıybet etmek...

19.NASIL ÖLMEK İSTERDİNİZ?

Rabbimin rızasına uygun yaşayıp şehid olmayı arzu ederim...

20.ÖLDÜĞÜNÜZDE CENNETE GİDERSENİZ ALLAHU TEALANIN SİZE NE SÖYLEMESİNİ İSTERSİNİZ?

Rabbim herşeyin doğrusunu bilir,ondan gelene razıyım ama bu soruya cevap vermek çok zor...Zaten şehid olarak vefat ettiğimizde Rabbimin nasıl hitap edeceği ilmihal kitaplarımızda yazılı.Allah korusun yanlış bir şey söyleyip küfre düşmekten korkarım...

Ben de bu mimi

tuba-emir-han

sessiz teyyare

selinka

çilekli reçel

sevgi sevdalısı

arkadaşlarıma gönderiyorum.

Hadi bakalım sizin cevaplarınızı da sabırsızlıkla bekliyorum.

9.11.2010

ARKADAŞLAR DAVETİ ve ÇİKOLATALI GATO

Bu gün uzun zamandır bana gelmek isteyen arkadaşlarım geldiler.
Bir kaç kez gün koymuş fakat bir türlü bir araya gelmek nasip olmamış hep bir şekilde iptal olmuştu.
Sonunda geçen hafta pazartesi görüşelim diye sözleştik ve çok şükür bir aksilik olmadan da bir araya geldik.
Ben keyifle hazırlandım çok mutluydum arkadaşlarımı evimde ağırlamaktan umarım onlarda memnun olmuşlardır.

Menüde :

peynirli rulo börek
mor lahana salatası
gülbeşeker (nişastalı kurabiye)
mahlepli örgü kurabiye
çikolatalı gato 

yaptım.


Ben taaaaaa kozyatağında otururken Olcay ablayla da yeni tanıştığımız zamnlarda onun annesinin İstanbula gelmesi bizimle tanışma gezilerinin birinde bana gelmişlerdi.Ve o gün Olcay ablanın doğum günüydü.
Ben o gün için çikolatalı gato yapmıştım ve üzerine doğum günün kutlu olsun diye yazmıştım.
Tarih 04.08.2006ydı.
Sonra yine bir arkadaş toplantısında yine bu pastadan yaptım ama aradan nerdeyse 1,5 2 sene geçti.
Geçenlerde Nuran istedi bu pastadann yapmamı çok güzel oluyor dedi,Olcay abla ise bir türlü hatırlamadı ona yaptığım pastayı:))
Ben de nasıl olsa bütün arkadaşlar bir araya geliyoruz  yoğun istek üzerine çikolatalı gato yapayım dedim ve işte tarifiyle de sizin karşınızdayım.


ÇİKOLATALI GATO

MALZEMESİ:

5 yumurta
6 kahve fincanı un
6 kahve fincanı şeker
1/2 paket kabartma tozu
2 çorba kaşığı kakao
1 çaybardağı limonlu su
(1/4 limon suyu+su)

Çikolata Sosu:

200 gr.bitter çikolata
50 gr. margarin 
5 çorba kaşığı krema

Kreması:

1,5 su bardağı süt
2,5 çorba kaşığı un
1/2 çay bardağı şeker
1 limon kabuğu rendesi
3/4 su bardağı portakal suyu
(pastayı ıslatmak için taze veya hazır)
damla çikolata

YAPILIŞI:

Yumurtaları şekerle birlikte beyazlaşıp köpürene kadar çırpın.
1/4 limon suyunun üzerine su ekleyip bir çay bardağına tamamlayalım.
Limonlu suyu,kabartma tozunu,elenmiş unu,kakaoyu çırpma kabına alıp mikserin düşük ayarıyla veya çırpma teliyle karıştıralım.
Kalıbı margarinle yağlayıp tabanına un serpelim.
Hamuru kalıba boşaltıp 180 ısılı fırında pişirelim.
Pastayı kalıbı içinde soğutup ikiye keselim.
Pastanın kesik yüzeylerini fırça yardımıyla portakal suyuyla ıslatalım.

Tencereye unu,şekeri,sütü ve limon kabuğu rendesini alıp karıştıralım.
Ağır ateşte ve sürekli karıştırarak üzeri göz göz olana dek pişirelim.
Kremayı ateşten alıp soğutarak mikserle 1 dakika çırpalım.
Kremayı pastanın kesik yüzeyine yayalım.
Alt parçanın üzerine damla çikolata serpelim ve üst parçasını oturtalım.

Madeni bir kabın içine rendelenmiş çikolatayı ve margarini ekleyip içi su dolu başka bir tencereye oturtup kaynayan suyun sıcaklığını ile çikolatayı benmari usulü eritelim.
Eriyen çikolatayı ateşten alıp krema ekleyerek karıştıralım.
Pastanın üzerini ve yanlarını çikolata sosuyla kaplayıp üzerini dilediğimiz gibi süsleyerek pastayı buzdolabında bir kaç saat beklettikten sonra servis yapalım.



+ ben margarini evime asla sokmuyorum onun yerine tereyağ kullanıyorum.
+ eti nin küçük bitter çikolatalarından 3 paket aldım toplamda 210 gr. çikolata kullandım.
+ rendelemeden sadece elimle bir kaç parçaya böldüm çikolataları.
+ 5 çorba kaşığı krema 1 kutuya tekabül ediyor.
+ portakal suyu evde yoktu ben onun yerine 1 su bardağı ılık suya  1 yemek kaşığı neskafe 1,5 yemek kaşığı şeker karıştırarak öyle ıslattım.
+ ara kremanın üzerine damla çikolata haricinde evde bulunan dondurulmuş vişne ve böğürtlen koydum.

tarif Emine Beder den...

7.11.2010

ZİLHİCCE AYININ FAZİLETİ


Sual: Zilhicce ayının fazileti nedir?
CEVAPKurban bayramının bulunduğu aya Zilhicce denir. Zilhicce ayının ilk on gününde yapılan ibadetlerin kıymeti çoktur. Bu husustaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Zilhiccenin ilk günlerinde tutulan oruç bir yıl oruç tutmaya, bir gecesini ihya etmek de Kadir gecesini ihya etmeye bedeldir.) [İbni Mace]

(Zilhiccenin ilk on gecesinde yapılan amel için, 700 misli sevab verilir.) [Beyheki]

(Terviye günü oruç tutup günah söz söylemeyen Müslüman, Cennete girer.) [Ramuz]

(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutan, her günü için yüz köle azat etmiş veya cihad edenlere yüz at vermiş yahut Kâbe’ye kurban için yüz deve göndermiş gibi sevab alır.) [R. Nasıhin]

(Bu on günün hayrından mahrum olana yazıklar olsun! Bilhassa dokuzuncu [Arefe] günü oruçla geçirmelidir! Onda o kadar çok hayır vardır ki, saymakla bitmez.) [T. Gafilin]

(Zilhiccenin ilk 9 günü oruç tutana, her günü için bir yıllık oruç sevabı verilir.) 
[Ebul Berekat]

(Zilhiccenin ilk on günü fazilette bin güne, Arefe günüyse on bin güne eşittir.) [Beyheki]

(Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur.) [Taberani]

Allah indinde zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerden daha kıymetlisi yoktur. Bugünlerde tesbihi, tahmidi, tehlili ve tekbiri çok söyleyin!) [Taberani]
Tesbih: Sübhanallah,
Tahmid: Elhamdülillah,
Tehlil: Lâ ilâhe illallah,
Tekbir: Allahü ekber, demektir.

Peygamber efendimiz, Zilhiccenin ilk on gününde yapılan amellerin, diğer aylarda yapılan amellerden daha kıymetli olduğunu bildirince, Eshab-ı kiram, (Ya Resulallah, bu ayın ilk günleri yapılan ameller, Allah yolundaki cihaddan da mı daha kıymetlidir?) dediklerinde, (Evet, cihaddan da kıymetlidir; ancak canını, malını esirgemeden harbe gidip şehid olanın cihadı daha kıymetlidir) buyurdu. (Buhari)

Hazret-i Ebüdderda buyurdu ki:
Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutmalı, çok sadaka vermeli, çok dua ve istiğfar etmelidir; çünkü Resulullah, (Bu on günün hayır ve bereketinden mahrum kalana yazıklar olsun) buyurdu. Zilhiccenin ilk dokuz günü oruç tutanın ömrü bereketli olur, malı çoğalır, çoluk çocuğu belalardan muhafaza olur, günahları affolur, iyiliklerine kat kat sevab verilir, ölürken kolay can verir, kabri aydınlanır. Cennette yüksek derecelere kavuşur. (Şir’a)
Her hafta saç, sakal, tırnak kesmek sünnettir. İbni Âbidin hazretleri, (Zilhicce ayının ilk on günü, bu sünnetleri geciktirmemeli. (Kurban kesecek kimse, Zilhicce ayı girince, saçını ve tırnağını kesmesin)hadis-i şerifi, emir değildir. Bunları, kurban kesinceye kadar geciktirmek müstehabdır) buyurmaktadır. Kurban kesecek kimsenin, Zilhicce ayının ilk gününden, kurban kesinceye kadar, saçını, sakalını, bıyığını ve tırnağını kesmemesi müstehabdır; fakat vacib değildir. Bunları kesmesi günah olmaz ve kurban sevabı azalmaz.

Bu on gün içinde bir hasta ziyaret eden, Hak teâlânın dostları olan kulların hatırını sormuş ve ziyaret etmiş gibi olur. Bu on gün içinde Ehl-i sünnete uygun bir kitap okumak çok sevabdır. Din ilmini, Ehl-i sünnet itikadını öğrenmek kadın erkek herkese farzdır. Çocuklara öğretmek, birinci görevdir.

Zilhiccenin onuncu günü
Sual:
 Zilhiccenin ilk dokuz gününde oruç tutmak ve ibadet etmek sevab olduğu gibi, onuncu günü ve bayramın diğer günleri ibadet etmek de sevab mıdır?
CEVAP
Evet, çok sevabdır. Zilhicce'nin onuncu günü, bayramın birinci günüdür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tevbe reddolmaz. Ramazan ve Kurban bayramının birinci geceleri, Berat Gecesi ve Arefe Gecesi.) [İsfehani]

(Bayram gecelerini ihya edenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.) [İbni Mace]

5.11.2010

PEYNİRLİ TART


Nurancığımdan muhteşem bir lezzet.

MALZEMESİ:

3 su bardağı kekun
200 gr margarin veya tereyağ
2 çorba kaşığı yoğurt
1 su bardağı beyaz peynir ve kaşar peynir

üstü için:

2 yumurta
1 su bardağı süt

YAPILIŞI:

Yağı,yoğurdu ve unu bir kaba alıp yoğurun.
Yoğurduğunuz hamuru ikiye ayırın.
Yarısını yağlanmış tepsiye elinizle bastırarak yayın.
Üzerine rendelenmiş kaşar ve ezilmiş beyaz peyniri sürün.
Kalan hamurdan uzun şeritler yapın ve peynirlerin üzerini dilediğiniz gibi kapatın.
Yumurtaları sütle çırpıp tepsimizin üzerine dökün.
Sıcak fırında 200 derecede pişirin.

BİR DOĞUM GÜNÜNÜN ARDINDAN...

Ekim ayının son haftası yakın arkadaşım Nuran'ın oğluşunun doğum gününü kutladık.
Çok güzel ve keyifli bir gün geçirdik hep birlikte.
Nurancım çok lezzetli mamalar hazırlamıştı bize elcağızlarına sağlık.EEE bize de mamaların önce fotoğraflarını çekip sonra da afiyetle mideye indirmek kaldı:))


Reyhan teyzemizden misss gibi patatesli börek



kıtır kıtır susamlı halka


muhteşem lezzet peynirli tart


hardallı patates salatası


kakaolu şekilli kurabiye


veeee büyük finall :))


Sevgili arkadaşıma bir kez daha teşekkür ediyoruz bize böyle güzel bir gün  yaşattığı için...