Pages

28.12.2011

KOL BÖREĞİ ve ÇARŞAF BÖREĞİ

 Geçtiğimiz ay kursta çok hamarattık.  Yapacağımız bütün çeşitleri erkenden bitirince, Filiz hanım hadi kol böreği yapalım dedi.
Hemen arkadaşlar hamur yoğurdular ve bir çırpıda böreğimizi yaptık.
Öyle kolay geldi ki bu börek, ben de cesaretlendim ben bunu yaparım diye.
Yaptım mı peki?
Tabi ki yaptım hiç kaçar mı :)
Hem de hemen ertesi gün yaptım, çaya gelecek misafirlerim için kolları sıvadım.
Ben kursta ki gibi kol böreği olarak yapmadım, anneciğimin eskiden yaptığı çarşaf böreği gibi yaptım.
Şimdi ilk başta kurstaki fotoğrafları en sonda kendi yaptığım çarşaf böreğimin fotoğraflarını yayınlacağım.

MALZEMESİ:

Hamur için:

2,5 su bardağı su
yarım su bardağı sıvıyağ (içine)
aldığı kadar un
tuz

İç harç:

patatesli, kıymalı, peynirli vs.

Sıvıyağ

Yapılışı:

Su, yağ, un ve tuzla hamur yoğurulur.
3 bezeye ayrılır, ve dinlendirilir.
(ne kadar dinlendirirseniz o kadar kolay açılırmış)


Önce merdane sonra oklava yardımıyla biraz açılır.
Üzerine bolca sıvıyağ sürülür ve biraz daha dinlendirilir, sonra hafifçe yufkalar her tarafından çekilerek inceltilir.



Kenarlarına iç harç konulur.


 Hafif çekiştirerek rulo yapılır, bu arada ortası incelerek kopar.
İlk yufka kendi etrafında döndürülerek tepsinin ortasına yerleştilir.
(Veya dikdörtgen tepsiye uzunlamasına yerleştirilebilir.)


Diğer yufkalarda aynı şekilde yapılır, ortaya yerleştirilmiş yufkanın etrafında döndürülür.
Üzerine yumurta sarısı sürülüp 180 ısılı fırına verilir.


Üzeri kızara kadar pişirilir.


Ve sonra afiyetle mideye indirilir :)

Sıra geldi benim yaptıklarıma:

Tek başıma yaptığım için çarşafdaki anını fotoğraflayamadım, çünki ellerim yağlıydı ikide bir elimi yıkamak zorundaydım, kusuruma  bakmayın...


Bir itiraf geliyor ki, ilk kez kendi başıma böyle bir işe kalkıştım.



Açıldıkça açıldı hamur, biraz fazla dinlendirmiştim çünki.


Masanın üzerinde yağlayarak yine uzun bir süre beklettim, yaklaşık 1 saat kadar.
Sonra iki kat çarşaf serdim yere, yağı altına geçmesin diye.
Yufkamı çarşafın üzerine alıp başladım genişletmeye.
Dedim ya çok dinlendirdim diye, nasıl güzel açıldı kocaman oldu, çarşafdan taşacaktı nerdeyse.
Yeterince açılınca iç harcını koydum ve çarşafın bir ucundan yavaşça kaldırıp ortaya kadar rulo yaptım.
Sonra diğer ucundan çarşafı tutup kaldırdım ve diğer ruloyla ortada birleştirdim.
Yine ilk yufkayı kendi etrafında döndürüp sonra tepsiye aldım. 


Diğer yufkalara da aynı işlemi yapıp ortadaki yufkanın etrafında döndürdüm.


Bu da benim fırından çıkmış böreğim.

En son misafirlerime büyük bir gururla sundum böreğimi.
Tadına gelirsek biraz tuzsuz olmuştu, sonra patatesleri çiğ olarak rendelemiştim, elektrikler kesilince biraz daha uzun beklemek zorunda kaldı, o yüzden biraz kararmıştı, iç harcı az gelmişti, ee ilk kez yapıyorum olsun o kadarcık kusurda değil mi? :)

27.12.2011

HİKMET DAMLALARI



* Eğer bir kişinin kalbinde ahiret derdi varsa, hiçbir dert onun için dert olmaz. Ama kalbinde dünya derdi varsa her türlü sıkıntı onun için derttir.

* Güçlü insan mütevazı, aciz insan kibirli olur.

* Maiyetiniz sizi sevmiyorsa noksanlık sizdedir. Maiyete hizmet edin. Emir vermeyin.

* Rahat etmek istiyorsanız iki şeye riayet edin:
Günah işlemeyin. Bütün sıkıntıların başı günah işlemektir.
Kalb kırmayın. Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günahtır.

* Bu bana lazım, bu bana lazım diyen huzur bulamaz. Bu bana lazım değildir diyen huzur bulur.

* Bir kişi var veriyor, bir kişi var vermiyor. Bunlardan hangisini insanlar sever. Elbette vereni severler. Bu kişiyi insanlar sever de Allahü teâlâ sevmez mi? Elbette sever. O halde vermek lazım.

* Kötülerle münakaşa etme üzerler, iyilerle münakaşa etme küserler.

* Tevazu kendini başkaları ile bir görmektir. Başkalarından daha üstün ve daha aşağı görmemektir.

* Müslümanlara yardım etmeyen, onların iyilikleri ve rahatları için çalışmayan onlardan değildir.

* (Benimki benim seninki de benim) diyen, hayvan sıfatlı kimsedir. (Seninki senin benimki benim) diyen zararsızdır. Makbul olan, (benimki senin seninki de senin) demektir. Bunu salih müslüman söyler.

* Hedefi olmayan gemiye rüzgar fayda etmez.
* Dağlar ne kadar yüksek olursa olsun, üstünden yol geçer.

* Bid’at itikadı sahiplerine ve suizan sahiplerine tevbe nasip olmaz. Bunlar yaptıklarını doğru zannettikleri için tevbe etmezler.

* Allahü teâlâ iki amelin karşılığını bildirmemiştir. Bunlardan biri oruç, diğeri iftiraya uğradığı halde sabretmektir. Bu ikisine kat kat sevap verilecek.

* Vaktin kıymetini bilin. Gözyaşı yerine kan akıtsanız geri gelmez. Ahirette her nefesten hesaba çekileceksiniz.

* Müslüman, Allah katında kıymeti olan insan demektir. Allah’ın sevdiği insan demektir. Bir müslümanın hatalarını görmemek, ona kin tutmamak lazımdır, kusurlarını affetmek lazımdır. Hatta affetmek mecburiyetindesin. Niye? Allah’ın seni affetmesini istiyorsan, sen de Onun müslüman kulunu affetmen lazım. Yani, affedilmek için affetmek lazım. Din kardeşinin kusurunu affedeni, Allahü teâlâ affeder.

* Bütün mevcudat, fen ilimleri, fizik kimya biyoloji vs. hepsi Allahü teâlânın varlığını ve birliğini göstermektedir. İslamiyet ise bu yüce Rabbimize nasıl inanılacağını, nasıl ibadet edileceğini bildirmektedir.

* Doğru iman nimeti en büyük nimettir. Nimetlerde zirvedir. Bunun dışında başka şeylere bakmak, aşağıya bakmak demektir. Aşağı, adi olanı istemek demektir. Kendini zelil etmektir. Allahü teâlâ(Nimetlerimin kıymetini bilirseniz arttırırım, bilmezseniz elinizden alır, şiddetli azap ederim) buyuruyor. Bunun için şükretmek lazım, elimizden gitmemesi için korkmak lazım. Bu vaadi ilahidir. Allahü teâlâ vaadinden dönmez, onu yapar.

Korkmak lazım, imanı muhafaza etmeye çalışmak lazım. İman çok kıymetlidir, müslüman çok kıymetlidir. Kıymetini bilmek lazım. Bir fâsık müslümanın imanının nuru dünyada gözükseydi, güneş sönük kalırdı.

* İslamiyet, Allah’ın dinidir. Hiç Allah’ın dinine zarar verilir mi? Hiç Allah’a harp açılır mı? Firavun gibi, Ebu Cehil gibi ahmaklar açtı. N’oldu peki? Şimdi hep acı azap içindeler. Halbuki Allah’ın dini devam ediyor, kıyamete kadar da devam edecek. Çünkü İslamiyet olmazsa, insanların mükellefliği olmaz.

alıntıdır...

 (kurabiyeler, el emeği hediyeleşme etkinlikliğinde, benim yaptığım ve  Sakarya'ya gönderdiklerimden...)


19.12.2011

BİR KELEBEK KONDU EVİME :)

Taa buradan bir kelebek uçmuş gökyüzüne...
Uçmuş uçmuş ve sonunda benim dünyama konmuş...

Hikaye gibi başladık değil mi?

Efendim sevgili arkadaşımız GÜL/İNblogunda hem hicri hem miladi yeni yıla özel bir etkinlik düzenlemişti. Her iki yeni yılın aynı zamanlara denk gelmesi nedeniyle ben de katıldım bu güzel etkinliğe.
Benim hediyelerim sahibine ulaştı, ben de bana gelecek hediyeleri beklemeye başlamıştım.
Bu gün sabah eşim çıkar çıkmaz zil çaldı, ben herhalde birşey unuttu da geri döndü diye düşünürken kargo dedi bir ses.
Ben de bir heyecan bir heyecan sormayın gitsin, acaba kim gönderdi ve ne gönderdi, ölüyorum merakımdan :)
Bir yandan kapıyı açıyorum bir yandan inşallah eşim makineyi götürmemiştir fotografını çekerim hemen diye düşünüyorum :) yoksa akşamı beklemek var, cep telefonumda hafıza sorunu var çekemiyorum (o da ayrı bir konu tabi ki, şikayetçiğim 32 gb lık hafızayı kullanamıyorum :( ) Ben bu düşüncelerle boğuşurken geldi kapıya kargo görevlisi.
İmzayı attım aldım elime paketi, hemen yırttım ambalajı, veee:


kutudan böyle şık özenle yapılmış bir ambalaj çıktı, üzerine küçük bir de not iliştirmiş SEDO KIZ

İçinden çıkan hediye ise beni benden aldı götürdü, 




el emeği etkinliğimizde Sedo kızın el emeği kelebek işlemeli çerçevesi, 
hemen duvarımda yerine aldı tabi ki.

Kendisine çooooooook teşekkür ediyorum, ellerine emeğine sağlık.

Bu güzel etkinliği düzenleyen, birbirimize yeni muhabbet ve dostluk köprüleri kurmamıza, hediyeleşmemize sebep olan sevgili arkadaşımız GÜL/İN e de huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum.


(Bu arada size güzel bir haber daha vermek istiyorum, ELİF'İN DEFTERİNDEN blogunda çekiliş var,
arkadaşımız çok şık hediyeler veriyor. Ben katılıyorum hadi arkadaşlar sizleri de bekliyoruz.
Katılmak için buraya tıklayabilirsiniz.)

ÇOK BASİT VE ŞIK BİR BÖREK ( NAM-I DİĞER PİLELİ BÖREK)

Bu hafta pasta kursunda Filiz Enginler hocamız pileli börek yapacağımızı da söylemişti.
Tarif fotokopileri dağıtıldı, baktık börek tarifi yok, hemen atladık aaaa hocam böreğin tarifini vermemişsiniz? Güldü Filiz hanım, verecek bir tarif yok sadece görüntü var dedi.
Ve ilk mamalarımızı yapmaya börekle başladık.
Başladık diyorum ama bizim grup yapmadı biz seyirciydik sadece, arkadaşlar yaptılar biz izledik ve kahkahalarla güldük :) Buraya yazamam her şeyi tabii ki. Ama süper eğlenceli bir kursumuz var, biraz fazla gürültülüyüz ama, çünki herkes daha önceden birbirini tanıyor, herkes grubuyla gelmiş :)
Geçtiğimiz hafta kurs tatildi, nasıl özlemişiz birbirimizi :) Hele bir arkadaş var ki isim vermeyeceğim ama tam eğlencelik o sınıfa girdiği zaman sınıfın bütün havasını değiştiriyor, gülmekten kırılıyoruz :)
Bu börek yapılırken de yıktı geçirdi herkesi :))
Neyse sözü çok uzattım çenem düştü sanırım.
Aslında bu börekten önce başka şeyler yazacaktım ama hani size geçen postlarda bahsetmiştim ya twitterdan istek postlarını dikkate alıyorum diye.  Daha önce ablama bu börekten bahsetmiştim ve bana, ilk onun tarifini yaz  dedi, ben de pastayı yayınlayınca bu sabah şakayla karışık takıldı, benim istediğimi yapmadın yazdım kenara diye :)
Daha fazla ablacığımı üzmeden, (ki burda kapı komşuyuz yani siz gidersiniz ben onunla kalırım sonra elinden dilinden kurturalamam falan :)) böreğimize geçiyorum.



MALZEMESİ:

yufka 
1 ölçü sıvıyağ 
1 ölçü su 

İç malzemesi:

peynir, maydanoz

YAPILIŞI:

1 adet yufkadan 4 adet börek yapıyoruz, kişi sayısına göre yufka kullanabilirsiniz.
Sıvıyağ ve su aynı miktarda kullanılacak, yani 1 su bardağı suya 1 su bardağı sıvıyağ gibi.
İç malzemesini dilediğinizi kullanabilirsiniz, bizimki peynirli oldu ve çok da güzel oldu.


Fotoğraflarda gördüğünüz gibi önce bir yufkayı dörde bölüyoruz,
sonra bir parçaya su ve sıvıyağ gezdiriyoruz.
Üçgenin ucundan başlayarak pile yapıyoruz.
Kenarları üst üste birleştiriyoruz.
İç harcımızı koyup, yanları hafif üste kapatıyoruz ki içleri dökülmesin.
Son olarak sigara böregi gibi sarıyoruz.
Tepsiye dizip üzerlerine artan sıvıyağ-su karışımından biraz gezdirip fırınlıyoruz.


Fırından çıkınca sıcak sıcak çıtır çıtır afiyetle midemize indiriyoruz :))
Nasıl ama hem çok kolay hem de çok şık görünüyor değil mi? 
Haksız mıyım...

18.12.2011

KROKANLI PASTA

Yine bir istek pastayla karşınızdayım :)

Bu seferki pastamız krokanlı ve muhteşem bir lezzeti var, denemenizi tavsiye ederim. 
Kurstaki yapım aşamalarını yine tek tek fotografladım ve ayrıntılı olarak anlatacağım.

Geçtiğimiz ay arkadaşlarımızın geleceği bir akşam eşimin isteği üzerine ben de krokanlı pasta yaptım. Eşim de çok beğendi hatta arkadaşlarına hazır değil ev yapımı eşim yaptı demiş :)
Eleştirmenlerimizden tam not aldım diyemeyeceğim :) ama 10 üzerinden 9.2 aldım bu pastamla :))

Artık geçelim mi tarife?

Yalnız pandispanyayı uzun uzun yazmayacağım buradaki kestaneli pastanın pandispanyası ile aynı oradan bakabilirsiniz. 
Ayrıca krema malzemesi ve yapılışı da yine kestaneli pastanın kreması ile aynı

MALZEMESİ:

6 yumurtadan kakaolu pandispanya yapılır.




Krokan Malzemesi:

1 su bardağı şeker
2 çorba kaşığı su
100 gr. kıyılmış antep fıstığı 
100 gr. kıyılmış fındık

YAPILIŞI:

Şeker ve su bir tencerede karamelize edilir
(şeker eriyene kadar karıştırılmaz.)
Fındık ve fıstık ilave edilir.
Ocak kapatılıp iyice karıştırılır.
Yağlı kağıdın üzerine ince yayılır.
Soğuyunca kağıttan ayrılır.
Kırılarak pastanın arasında kullanılır.



Pandispanya üçe bölünür. 
Birinci katı neskafeli suyla ıslatılır ve ortadan başlayarak krema sıkılır.
Üzerine kırılmış krokanlar serpiştirilir,
ikinci kata da aynı işlemler yapılır.
Son katı da üzerine kapatılıp ıslatılır ve krem şanti ile pürüzsüz bir hale gelene dek kaplanır.

 

Süsleme de çok şanslısınız bakın, kıymetimi bilin :)
3 ayrı şekilde süslenmiş pastamız var.
İlki yukarıda gördüğünüz şekilde, önce kenarlarından krem şanti şekilli olarak sıkılıyor, sonra 2 yemek kaşığı karamelli soğuk jöle 2-3 yemek kaşığı su ile inceltilerek pastanın üzerine dökülüp düzeltilir.
1 yemek kaşığı vanilyalı beyaz soğuk jöle 1-2 yemek kaşığı su ile inceltilerek ortadan başlayarak yuvarlak şekilde gezdirilir. Bir kürdan yardımıyla aşağı yukarı çekilerek şekil verilir.
Yanları fındık parçaları ile süslenir.


Bitmiş ve yemeğe hazır hali.



İkinci süsleme ise daha basit 1-2 yemek kaşığı karamelli soğuk jöleyi 2-3 yemek kaşığı su ile incelterek pastanın üzerine ortadan başlayarak dökülür ve yanlardan aşağı akıtılır.
1-2 yemek kaşığı vanilyalı beyaz pasta jölesi 1-2 yemek kaşığı su ile inceltilerek bir kaşık yardımıyla pastanın üzerine aralıklı olarak dökülür ve yine bir  kürdan yardımıyla şekil verilir.




Bu da benim evde yaptığım krokanlı pastam.
Önce krema torbası yardımıyla pastanın yanlarına krem şanti sıkılır.
Artan krokanlar pastanın üzerine kaplanır.
1 yemek kaşığı çikolatalı (evde çikolatalısı vardı mecburen onu kullandım karamelli de çok yakışır) soğuk pasta jölesini 1 yemek kaşığı su ile incelterek üzerlerine gezdirdim.
Yanlarına da fındık ve fıstık parçalarını yapıştırdım.

Hadi bakalım yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin, şimdiden derken gecenin bu saatinden bahsetmiyorum yani :)

17.12.2011

HAYATIMIZI KOLAYLAŞTIRAN ŞEYLER

Bu aralar bloga yeni yazı eklerken twitterda soruyorum arkadaşlara. Onlar ne isterlerse onu yazıyorum, böylesi benim de kolayıma geliyor. Dün sordum arkadaşlara pasta, börek vs. davet sofraları veya yaşam hangisi diye, çoğunluk yaşam deyince, geçtiğimiz hafta yazmaya karar verdiğim hayatımızı kolaylaştıran şeyleri öncelikle yazmak istedim.

Pazartesi sabah annem aradı, sabah diyorum ama saat 12'ye geliyordu :) Napıyorsun falan diye konuşmalardan sonra ben geliyorum dedi. Hay hay buyur gel dedim. 
Telefonu kapattım beni aldı bir telaş. Ne yemeği yapsam, ayrıca annem oruçlu olacak iftara yetiştirmem lazım. Açtım buzdolabını, bir önceki haftayı hasta geçirince ne pazara ne de markete gidebildik, pek birşey kalmamış. Keşke nohut ıslatmış olsaydım diye düşündüm ve birden kafamda ampuller yanmaya başladı.
Hemen tupperware maksi miksi çıkardım, nohutları attım içine, sonra üzerine kaynar su döktüm kapağını kapattım saate baktım 12:30. Ben o arada diğer işlerimi yaparken nohutum bir güzel şişmiş oldu. Yaklaşık 1 saatten biraz fazla beklettim. Kapağını açtığımda akşamdan ıslatılmış nohuttan hiç bir farkı yoktu.


Maksi miksi hamur mayalamada da tavsiye ediyorum
Hamuru mayalayıp kapağını kapatın, mayalanmaya başladığı zaman kapak atmaya başlıyor.
Aynı zamanda benim gibi nohut veya kuru fasulye gibi bakliyatları ıslatmak için de kullanabilirsiniz.


Evet nerde kalmıştık. Nohutları şişirdik sıra geldi pişirmeye. Normal tencerede en az iki saat sürecek, bu arada buzlukta kemikli etler vardı, onların suyuna pişirmek istiyordum. Onlarında haşlanmasını hesaplarsak iftara yetişmesi imkansız olacaktı. 
Tefal clipsoyu aldım rafdan, önce kemikleri haşladım, sonra suyunu süzgeçten geçirdim, etlerini aldım ve nohutları pişirdim. 



Anneme de iyi reklam yaptım, laf aramızda annem düdüklü tencerelerden korkardı bu yüzden hiç düdüklü tencere girmedi bizim evimize, hala da annem kullanmaz, annemin korkusu nedeniyle ben de klasik düdüklülere karşı bir soğukluk var, o yüzden ilk tercihim tabi ki tefal clipsolar  oluyor.
Bunların da çok çeşitleri var, benim kullandığım Tefal clipso control plus. 
Herkes herşeyi pişiriyor, ama ben daha çok kuru bakliyatların ve etin pişmesinde, patatesin haşlanması vb. gibi çok uzun zaman alacak şeylerde kullanıyorum.

 Saat 15'te altını kapattım nohutum artık hazırdı...
Tam o esnada annem geldi, iftara kadar sohbet etmeye fırsatımız oldu. Bayramdan beri görüşememiştik biraz hasret gidermiş olduk.


O gün fotoğraflamayı unutmuşum ama taaaaa geçen sene Ramazan'da ablacımla başbaşa yaptığımız (buraya yazmışım bakmak için tık tık ) iftardan kalmış nohut fotoğrafımız varmış, bari onu ekleyeyim dedim :)



İşte böyle sevgili arkadaşlar nohut gibi önceden ıslatılması gereken ve pişmesi uzun zaman alan bir yemeği, toplamda 2,5 saat de hazırlamış oldum.  

Hayatımızı kolaylaştıran ürünler serimize devam edelim diye düşünüyorum siz ne dersiniz? 

16.12.2011

ÖDÜLÜMÜ BÜYÜK BİR GURURLA ALIYORUM :)



Sevgili blogger arkadaşlarım guzel şeyler dükkanı ve cici bici şeyler beni çok yönlü blogger ödülüne layık görmüşler.
Kendilerine çoooook teşekkür ediyor ve huzurlarınızda ödülümü büyük bir onurla alıyorum.
Sağolun efenim sağolun varolun :) iyi ki varsınız, ben sizlerle varım öhüm öhüm :))

Bu ödülümüzün bir de şartları varmış, hakkımızda sizlerin bilmediği 7 gerçeği yazmamız gerekiyormuş, şeyyy ben yazmasam :)))
Hımm aslında aklıma birşey gelmiyor desem yalan olmaz. 

1. aslında bunu biliyorsunuz ben tam internet canavarıyım ve teknolojiyi takip etmeyi çok seviyorum.
İnternetsiz bir hayat maalesef düşünemiyorum eskiden nasıl yaparmışız diye aklımdan geçiriyorum. Dışarıda bile olsam, onca işim arasında, hiç olmazsa telefondan maillerimi kontrol ederim şöyle bir bakar çıkarım.
Belki 6 ay veya 1 yıl önce bir haber çıkmıştı bilmem siz de hatırlıyor musunuz? Amerika'da internet bağımlılarının yatırılarak tedavi edildiği bir klinik açılmıştı,  eşim bir gün bana seni Amerika'ya götüreceğim dedi, ben aaa tabi canım süper olur gezer tozarız derken ne dese beğenirsiniz. Seni internet bağımlıları kliniğine yatırayım da orada tedavi ol :)))  

2. Beklemekten nefret ederim, ne kimseyi bekletirim ne de beklerim hayatta en uyuz olduğum şeylerden biridir beklemek.  Bir anda bütün moralimi alt üst etmeye yetebilir yani. İnsanlık  halidir tabi ki birkaç dakika olabilir ama bunu sürekli hale getirmek işte o zaman gerçekten çileden çıkıyorum.

3.  Çok hassas bir yapım var, çok çabuk kırılabiliyorum. Düşünmeden sarf edilen bir söz bile beni incitiyor maalesef, elimde değil hele bazen darmadağın oluyorum, toparlamak ise dostlara düşüyor. 

4. O kadar saf ve iyi niyetliyim ki kimse hakkında kötü düşünemiyorum, düşünmek istemiyorum, beni kullandıklarını salak yerine koyduklarını bildiğim halde yine de affediyorum. Aslında her şeyin farkındayım ama elimde değil herkes iyi olsun diye düşünüyorum ve aklım bir türlü almıyor neden art niyetli olunur... Allaha havale ediyorum içim rahatlıyor o zaman.

5. Benim elim dolu olup yanımdakinin eli boş şekilde kapıdan girip bir de ayakkabılarını benim almamı bekleyenlere uyuz oluyorum, bekarken sırf bu yüzden abimle çok tartışmışızdır, ne var yani içeri girerken al ayakkabılarını  çok mu zor :)) 

6. Kendi evimde de gittiğim evlerde de genellikle boş sürahi ve boş tuvalet kağıt ruloları hep bana rastlar, bu da  en uyuz olduğum şeylerden biridir. Neyse ki artık su arıtmalar var da hemen çeşmeden alıyoruz suyu :))

7. Evimden çok uzak durmak ve her günü yoğun olup koşturmak pek bana göre değil, eskiden öyle değildim ama şimdi artık anladım ki ben ev kuşuyum. Çok yoğunluk tamam hoşuma gidiyor ama yoruluyorum kendime zaman ayırmayı özlüyorum. Ayaklarımı uzatıp bütün gün dinleneceğim bir günüm olmalı. Tembel tembel bütün gün yatıp kitap okumalı, dvd seyretmeliyim. 

Bir şey söyleyeyim size ? 

 Bu postu dün akşam yazmaya başladım yukarı da da aklıma bir şey gelmiyor diye yazdım ama şimdi ise aklıma sular seller gibi geliyor neyse ki 7 taneyle sınırlayabildim :)

 Sıra geldi mimi göndereceklerime, mimi cevaplamayan pek kalmadı diye düşünüyorum ama cevaplamadıklarını düşündüğüm bir kaç arkadaşa gönderiyorum.

Daha yeni blog açan bir arkadaşa ilk ödülü ve mimi benden gitsin zeytin çekirdeği

mimliyorum. 
Bir de cevaplamak ve ödül almak istiyenlerde seve seve alabilirler.

11.12.2011

ESKİ BİR DOSTTA GEÇEN GÜZEL ve KEYİFLİ BİR GÜN


Uzun zaman önce gitmek istediğim ama bir türlü kısmet olmayan bir dostun masası...

Efendim annemde kaldığım zaman o kadar çok gezecek yer varki, gidilecek arkadaşlar ahbaplar, eski dostlar falan.
Daha evimdeylen planlıyorum şuna gidelim buna gidelim diye.
Bu sefer de, uzun bir süredir twitter da yazıştığımız, başlarda nam-ı müstear kullandığı için tanıyamadığım, sonra ise dayanamayıp benim ablacım diyen, çok sevdiğim ve kıymetli bir kardeşim, hatta bir nevi akraba olduğumuz ve gençliğime benzettiğim (çok yaşlıyım ya ) D. kardeşimize gitmeye karar verdim.
Annem bendeydi çarşamba günü, uzun bir süredir gelmeyince sonunda ısrarlarımıza dayanamayıp biraz da benim rahatsızlığım bahanesiyle geldi. Akşamına ise bende onunla beraber marmaraya döneceğim, evde konuşuyoruz ya D.'lere gidelim anne ben çok mahçubum onlara karşı uzun zamandır gidemedim onlar bana gelmişlerdi.
Annem : olur cumartesi gidelim, sonra: ama cumartesi babası evde oluyor iyisimi cuma gidelim, diye konuştuk ama o gün haber vermeyi unuttuk.
Perşembe günü annem markete çıkınce tesadüf işte annesi S. ablayla karşılaşmış ve ona söylemiş.
 İşte efendim biz cuma günü gittik D. kardeşimize. Meğer perşembe gecesi yani bizim gidelim diye konuştuğumuz ama aramayı unuttuğumuz gece bizi rüyasında görmüş ve annesine demişki anne Fatma ablalar bize geliyordu rüyamda demiş, annesi de sonra markete çıkınce annemle karşılaşmış. :)
Kalbi temiz, yüzü gibi huyu da güzel kardeşime malum olmuş geleceğimiz demek ki...
Çok yürekten istemiş birde, benim twitterda yolda yazdığım twitleri görünce...
Kalabalık olmayalım biz bize olup bol bol sohbet edelim diye kimsede yoktu fazla, ama sohbete doyum olur mu hiç, biz de doyamadık haliyle...
Sözde annem nolur fazla birşey hazırlamayın demiş ama ne mümkün, donatmışlar maayı maaşallah.
Becerikli annenin becerekli de kızı olunca tadına doyulmayan muhteşem lezzetler çıkmış ortaya.


Be lezzetlerden bazıları... haşhaşlı bükme,


peynirli domatesli poğaça,



D. nin yaptığı tarifini portakal ağacından aldığı ıspanak salatası 
enfesti doğrusu,

kıymalı börek,


Milföy pastacık,


mini pasta,


farklı bir açıdan mini pasta, ve fotograflamayı unuttuğum birde patates yuvası vardı.



Oruçlu bir arkadaş vardı, akşam saatinde elektrikler kesilince ortaya böyle hoş bir görüntü çıktı.


Çok keyifli ve tadına doyum olmayan bir gün oldu, geçenlerde eski günlere fena takmıştım, onun üstüne çok iyi geldi.
Elimizde büyüdü diyebilim D, kardeşim, biz onu tanıdığımızda daha 2 yaşlarında falandı, şimdi ise artık bir genç kız. Ben ise yaşlandığımı hissediyorum artık :P

Sohbet, muhabbet çok çok güzeldi, vakit epeyce ilerlemiş farkında bile değildik.
Zorla ayrıldık birbirimizden diyebilirim, tabiki gece twitterdan devam etti, muhabbet.
Bu postu da merakla bekliyor, biraz önce twitterdan ilan ettim hatta :)
Canım, çok moralsiz olduğum bir gün bana çok büyük moral oldun, çok iyi geldi seninle konuşmak,
sende eski beni görüyorum zaten, bu daha da çok hoşuma gidiyor.
Ben maalesef hayallerimin peşinden koşamadım, destekleyen yerine köstekleyenim vardı, ama umarım hayat senin yüzüne güler...
Gülen yüzün hiç bir zaman solmasın canım, Rabbim hep güzel günler göstersin sana...





7.12.2011

BÜYÜK BULUŞMA :) DİLEK'CEMLE MUTLU BİR GÜN


Geçtiğimiz yıl Haziran ayında yaptığım hediye çekilişinde çok kıymetli bir arkadaş kazandım ben...

Çekiliş sonucunu Ankara'da yapmıştık, Olcay abla ve kardeşi Tümay'da katılmışlardı çekilişime, Tümay'ın bilgisayarında Olcay abla yapmıştı büyük bir heyecanla çekilişi hadi ben kazanayım diye :))
Çıkan sonucu elimdeki listeyle karşılaştırdığım zaman o zamanlar yeni blog açmış olan Dilek'ceye çıkmıştı.
Ne hikmetse ona çıkmasına daha bir sevinmiştim, sanki içime doğmuş gibi ileride arkadaş olacağımız...
Yaklaşık 1,5 yıldır faceden, blogdan, twitterdan sürekli yazışıyoruz, hatta birimizin sesi soluğu uzun zaman çıkmayınca hemen maille sorup, sıkıntılarımızı sevinçlerimizi paylaşıyorduk.
Henüz yüzyüze görüşme şansımız olmamıştı, bir-iki hafta önce sevgili arkadaşım Dilekcem belinden rahatsızlanıp evde ıstirahat etmiş ve o ara daha uzun görüşmeler yapmıştık.
Bu görüşmelerin sonunda hadi buluşalım demiş ve cumartesi günü için sözleşmiştik.
Bir gün öncesi ben yatak-döşek hasta yattım, annem gel kızım burada ben sana bakayım dedikçe -yok anne ben yarın arkadaşımla buluşacağım diye ayak diretmiştim. Gündüzün aksine gece çok şükür daha rahat geçti ve sabah gözümü açtım çok şükür iyiydim ve inanılmaz heyecanlıydım.
Hemen hazırlandım ve 9:50 de evden çıktım, rüzgar gibi gittim Palladiuma.
Ben geldikten birkaç dakika sonra Dilek'cem geldi, ben hemen tanıdım onu blogundaki ve facebookdaki fotograflarından tanıyordum. Hatta gülüşmüştük beni hiç görmediği için yakana bir karanfil takarsın demişti :)
Öyle içten ve samimiydi ki, sanki yıllardır görüşüyormuşuz, tanışıyormuşuz gibi özlemle sarıldık birbirimize. Bir sıcaklık oldu aramızda, ayaküstü başladık muhabbete.
Üst katta Saray muhallebicisine oturduk ve kahvaltımızı yaparken muhabbetimize devam ettik.


Öyle heyecanlıyız ki kahvaltı tabaklarımızı çekmeyi unuttuk, ama sonra hatıra fotoğrafı çekinmeyi ihmal etmedik :)


Hediyelerimizi takdim ettik, o anda suratlarımızı görseniz yerlere yatardınız gülmekten, sevinçden şekilden şekile giriyordu yüzümüz :)



Dilek'cemin kendi el emeği broş ben bayıldım buna, hatta broş olarak değil de küçük bir tabloya yapıştırıp duvara asmayı düşünüyorum, sağ kolumdaki bilekliğe de dikkat edin lütfen o da sevgili arkadaşımın el emeği.


Kahvaltı sonrası uzun bir palladium turundan sonra dinlenmek amacıyla Starbucks'a uğradık, kahvelerimizi alırken hadi Krispy Kreme yiyelim kahvenin yanında güzel gider dedik ve ellerimizde kahvelerimiz doğru Krispy in yolunu tuttuk.


En sevdiğim Krispy Kreme lezzeti chocolate dream cake 

Beraber yedik içtik, güldük, eğlendik, bol bol konuştuk, dertleştik, ortak bir sürü noktamızı keşfettik, hatta eşlerimizin bile ortak noktaları olduğunu farkettik.
 Bir gün önce indirime giren ipekyol'a büyük bir heyecanla beraber koştuk ve ne hayallerle :)
Püfff sonuç hüsrandı, indirim mimdirim hak getire, oranlar çok cüzii ayrıca beğendiğimiz hiç bir ürün indirimde değil, büyük bir hayal kırıklığına uğradık :(
Elimiz boş çıktık mağazadan, tabii canımızda biraz sıkıldı, bir gece önce ne hayaller kuruyoruz twitterdan :) hain planlar falan yapıyoruz :)) Onun eşi de benim eşimde pek razı değildi birşeyler almamızdan, gülüşüyoruz kesin eşlr ayarlamıştır, mağazaya baskı yapıp beğendiğimiz ürünlerin üzerinden etiketleri kaldırtmışlardır falan diye :))
Sadece kısa bir süre için yüzümüz düştü sonra tabii yine kendimizi yine sohbetin muhabbetin dolaşmanın kollarına bıraktık.
Hiçbir şey bizim o günkü mutluluğumuzu bozamazdı :)


bileklik ve broşun yakın görünüşleri çok şıklar değil mi?
ellerine sağlık arkadaşımın.

Çok harika bir gün geçirdik beraber, saatt altıyı geçiyordu ayrıldığımızda ayaklarımızn altları ağrıdı dolanmakdan yorulduk ama yine de zorla ayrıldık birbirimizden.
Saatler ne çabuk geçmişti, farkında bile değildik...
En kısa zamanda yeniden buluşmak bu sefer bambaşka bir yerde dolaşıp, bol bol muhabbetin belini kırmak üzere sözleştik.


Eve gelir gelmez hemen Dilekcemden gelen cicilerimi fotoğrafladım sizler için.



Çikolatayı Dilek bir çekiliş sonucu kazanmıştı, bu çok özel çikolatayı ben de şimdi ondan bir hatıra olarak saklayacağım.


el emeği 2 adet bileklik, iki broş, kitap okumayı sevdiğimi bildiği için çok anlamlı bir kitap, ve kitap ayracı, ayrıca hakkımda yazdığı gözlerimi yaşartan notları  hepsi ama hepsi çok şık.



Bunlar da Palladium ganimetlerimiz:)
The Woo'da % 50'ye varan indirimler vardı, bu mumluklar da yarı fiyatına düşmüştü tanesi 2,5- 3 tl'ye falan geliyordu.


Misafirlerime masa hazırlamayı sevdiğimi biliyorsunuz, arkadaki lila-pembe arası runner.
O da yine indirimdeydi ve 9 tl'ye geliyordu fiyatı, öndeki ise çikolatala kalıbı malum pasta kursuna gidiyoruz artık çikolata falan yapacağız. O da 7 tl civarındaydı.
Başka bir çok güzel şeyler indirimde bir bakmanızda fayda var, çünki hemen tükenebiliyorlar.



Çoooook keyifli ve mutlu bir gün geçirmeme sebep olduğun ve bana bu kadar güzel hediyer sunduğun için çok teşekkür ederim sevgili arkadaşım.
Senin gibi hanımefendi, dost canlısı, eğlenceli bir arkadaşı karşıma çıkardığı için Rabbime sonsuz hamd ediyorum...
Allahü teala böyle hakiki dostlardan ve arkadaşlardan  ayırmasın...
En kısa zamanda yeniden buluşmak üzere...

6.12.2011

KESTANELİ PASTA

Geçtiğimiz perşembe günü akşam twitterdan arkadaşlarla konuştuğumuzu ve onların istekleri doğrultusunda yazdığımı söylemiştim bir önceki postumda.
Önceki post Aker'den hediye gelen eşarbım sevgili Dilek'in isteğiydi.
Bu seferde pasta pasta pasta :) diyen ve özellikle kestaneli pasta isteyen  sevgili Nabrut'un isteğini yerine getiriyorum.

Pasta kursuna gittiğimi artık hepiniz biliyorsunuz.
Biz pastacılık malzemeleri kullanarak yapıyoruz, ve ben kursta yaptığımız pastanın tarifini vereceğim. Siz, size kolay gelen bir pandispanya tarifiyle ve elinizdeki malzemeleri kullanarak da yapabilirsiniz.
Yapım aşamalarını fotografladım, umarım faydalı olabilir.


KESTANELİ PASTA

MALZEMESİ:

Pandispanya için:

6 yumurta
250 gr. toz şeker
100 ml. su
30 gr. katkı maddesi (ovaleks)
300 gr. un
60 gr. buğday nişasta
30 gr. kakao


Ara kreması için:

3 çorba kaşığı un
3 çorba kaşığı mısır nişastası
1 su bardağı şeker
3 su bardağı süt
1 çorba kaşığı kakao
100 gr. bitter çikolata
75 gr. tereyağ
1 kase hazırlanmış krem şanti

Kestane ezmesi için:

1 kg. kestane
500 gr. şeker
2 su bardağı su

Krem şanti:

300 gr. kakaolu krem şanti
450 gr. süt

YAPILIŞI:

Pandispanyanın yapılışı:

Yumurta ve şeker mikserle en az 7-8 dakika çırpılır.
Su ve katkı maddesi bir bardakta karıştırılır ve yumurtalara ilave edilip 4-5 dakika krema kıvamına gelene dek çırpılır.
Uni nişasta, kakao karıştırılıp 2 defa elenir. Karışıma ilave edilir. Bu arada mikserin hızı en düşük dereceye indirilir 4-5 dakika çırpılır.
Yağlı kağıt serilmiş pasta kalıbına boşaltılıp 180 derecede içini çekene kadar pişirilir.
  • (ortalama 35-40  dakika ama her fırının derecesi farklıdır, benim fırınım 1 saatte pişiriyor. Pişip pişmediğini anlamak için mutlaka ortasına kürdan batırın)
Pişen pandispanyayı fırından alıp kalıbı içinde soğutulur, sonra üçe bölünür.

Kremanın yapılışı:

Tencerede un, nişasta, şeker, kakao karıştırılır.
Üzerine yavaş yavaş süt ilave dilir.
Ocakta koyulaşana kadar pişirilir.
Ocaktan alınır 4-5 dakika sonra kırılmış çikolata ilave edilir. Karıştırılarak eritilir.
Krema iyice soğuduğunda yumuşamış tereyağ ilave edilir, mikserle 4-5 dakika çırpılır.
Buzdolabına konularak tamamen soğulur.
Soğumuş kremaya üçte bir oranında soğuk sütle çırpılmış krem şanti ilave edilir  ve iyice karışana kadar mikserle çırpılır.
  • tereyağ katıldığında kremanın mutlaka soğumuş olması gerekir, aksi takdirde yağ eriyip kremayı cıvıklaştırabilir.
  • krem şanti ortalama bir kase konulur.
  • ocakta kremayı pişirirken koyuluk kıvamı öyle olacak ki artık kolunuzu ağrıtıp hemen hemen kaşıktan düşmeyecek şekilde.

Kestane ezmesinin yapılışı:

Kestaneler sırt bölümünden çizilir.
Kaynar suda 5-10 dakika haşlanır.
Dikkat edilerek bütün olarak ayıklamaya çalışılır.
Tencereye ayıklanmış kestaneler, şeker ve su ilave dilir.
Ocakta kısık ateşte yumuşayana kadar pişirilir.
Soğuyunca kırık olanlar pastanın arasına, bütün olanlar üzerine kullanılır.
  • kestaneler suya atılıp kaynadıktan sonra altı kısılır, kaynadığı görülmeyecek şekilde haşlanır.
Krem şanti hazırlanışı:

Krem şanti ve soğuk süt mikserle 7-8 dakika çırpılır.
2 saat buzdolabında soğutulur.



Soğuyup üçe ayrılmış pandispanyayı ıslatmak için 1 bardak neskafeli süt hazırlanır.
Pandispanyanın ilk katı bir fırça yardımıyla ıslatılır.
  • katkı maddeli pandispanya klasik pandispanyadan daha fazla ıslatılır.


Krema torbası yardımıyla ortadan başlayarak pandispanyanın her tarafına eşit bir şekilde krema sıkılır.
Kestaneler kremanın üzerine yayılır, pastanın ikinci katı üzerine kapatılır.


İkinci katı da fırça yardımıyla ıslatılır ve yine kreması sıkılarak üzerine kestaneler yayılır.


Pastanın son katıda konulup üzerine krem şanti sürülür.
  • biz pastayı yaparken arkadaşlar artan ara kremayı kullanmak istediler, krem şantiye kalan krema karıştırılarak kullanıldı.

Krem şantiyle her yeri kaplanır.

Krem şantiyle kapladığınız zaman tamamen pürüzsüz bir pasta oluyor.
Yukarıda yazdığım gibi bizde ara kremayla karışık kullanıldığından görüntü biraz pürüzlü.



Kenarlarına krema torbası yardımıyla şekiller yapılır.


Kalan kestane ezmesi pastanın üzerine kaşık yardımıyla dökülür.


 Üzeri tamamen kestane ezmesiyle kaplanır.



2 çorba kaşığı kadar çikolatalı soğuk pasta jölesi, su yardımıyla inceltilir ve pastanın üzerine gezdirilir.


Aralıklı olacak.


Yine 1 yemek kaşığı kadar vanilyalı soğuk pasta jölesi su yardımıyla inceltilir ve ince bir şekilde gezdirilir.


Buzdolabında birkaç saat dinlendirilip servis yapılır...
Afiyetle mideye indirilir :)


  • Yukarıda noktalı olarak belirttiğim püf noktalarına mutlaka dikkat edilmesi gerekir.
  • Pandispanyayı bir gün önceden yaparsanız içini tamamen çekmiş ve dinlenmiş olur, daha güzel olur.
  • Katkı maddesi sağlığa zararlı bir madde değil gönül rahatlığıyla kullanabilirsiniz, hazır bisküvi ve pastalarda zaten kullanılıyor.
  • Katkı maddesi keke yumuşaklık ve dayanıklılık kazandırır yapı itibariyle daha süngerimsi bir yapısı oluyor.


katkı maddesi ovaleks